Arabic

حَدَّثَنَا مِنْجَابُ بْنُ الْحَارِثِ التَّمِيمِيُّ، أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ مُسْهِرٍ، عَنِ الأَعْمَشِ، بِهَذَا الإِسْنَادِ مِثْلَهُ ‏.‏
حدثنا منجاب بن الحارث التميمي، اخبرنا علي بن مسهر، عن الاعمش، بهذا الاسناد مثله

Bengali

মিনজাব ইবনু হারিস আত তামীমী (রহঃ) ... আমাশ (রহঃ) থেকে উক্ত সনদে অনুরূপ বর্ণিত আছে। (ইসলামিক ফাউন্ডেশনঃ ২২০, ইসলামিক সেন্টারঃ)

English

This hadith has been transmitted by Minjab b. al-Harith Tamimi with the same chain of transmitters

French

Indonesian

Russian

(…) Этот хадис с другим иснадом, и подобен предыдущему

Tamil

Turkish

Bize Mincab b. Haris et-Temimi tahdis etti. Bize Ali b. Mushir, A'meş'ten bu isnatla hadisi aynen haber verdi. Tahric bilgisi315 nolu hadis ile aynı. NEVEVİ ŞERHİ: (314-316 numaralı hadisler) (314) Müslim dedi ki: "Bize Osman b. Ebu Şeybe tahdis etti. .. sorum. lu tutulur." (2/135) (315) Müslim dedi ki: "Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr tahdis edip dedi ki ... Sorgulanır mıylZ dedik. .. ve hadisi zikretti." (316) Müslim dedi ki: "Bize Mincab tahdis etti. Bize İbn Mushir, A'meş'ten bu isnad ile haber verdi." Bu üç isnadın bütün ravileri Kufelidir. Bu senetler arka arkaya ve zincirleme Kufeli ravilerden oldukları için en az rastlanır nefis inceliklerdendir. Abdullah'dan kasıt İbn Mesud'dur. Hadisin anlamına gelince, muhakkiklerden bir topluluğun açıkladığı üzere sahih olan şudur: Burada iyilikten (ihsan) maksat zahiren ve batınen hep birlikte İslam'a girmek ve gerçek Müslüman olmaktır. İşte böyle olan birisinin geçmiş günahları Kur'an-ı azimuşşanın ve sahih hadisin "İslam kendisinden önceki/eri yıkar" gibi açık nasları ile ve Müslümanların icmaı ile bağışlanır. Kötülükten maksat ise kalbiyle İslam'a girmemek, aksine zahiren İslam'a uyan şahadet kelimelerini dışarıya karşı söylemekle birlikte kalbinden İslam'a inanmayan kimsedir. Böyle bir kişi Müslümanların icmaı ile küfrü üzere kalmaya devam eden münafık birisidir. Görünüşte Müslüman olduğunu ortaya koymadan önce cahiliye döneminde yaptıklarından da, Müslüman olduğunu dışa karşı izhar ettikten sonra yaptıklarından da sorumlu tutulur. Çünkü bu kişi küfrü üzere devam eden birisidir. Bu (İslam'a güzel bağlanmak ve Müslüman olup, iyi işler yapmak) şeriatın kullandığı bilinen ifadelerdir. İhlas ile ve gerçek manada İslam'a giren bir kişi için: İslam'ı güzel birisi derler. Eğer böyle değilse İslam'ı kötü yahut İslam'ı iyi olmayan birisi denir. Allah en iyi bilendir. DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Hadîs ma'nâ i'tibâriyle: «Küfredenlere söyle! Eğer (bundan) vazgeçerlerse geçmiş günahları affolunacak...» âyet-i kerimesine uymaktadır. Sahih hadisde İslâmın daha önceki kötü amellerin hükmünü yıktığı beyan olunduğu gibi bu bâbda icma-ı ümmet de vardır. Âyetteki «geçmiş günahlar..» dan murâd: küfür ve sair günahlardır. İmam Ebu Hanif e bu âyetle istidlal ederek: «mürted bir kimse tekrar müslüman olursa irtidad halinde terk ettiği ibâdetlerinin kazası lâzım gelmez: Fakat «kim iman tanımayıp kâfir olursa her halde yaptığı bütün ameller boşa gider.» âyet-i kerimesi iktizasınca eski ibâdetleri heder olduğu için yeniden hacca gitmesi icâbeder. İslamda işlenecek kötülükten murâd: bazılarına göre küfürdür. Yânî kim müslüman olmuşken tekrar —el-Iyâzu billâh— küfre dönerse; yahud dili ile tasdik ettiği halde kalbi ile İslâmiyetin hak dîn olduğuna inanmazsa o kimse eski ve yeni bütün yaptıklarından mes'ul olur. Hattâbî diyor ki: «Bu hadisin zahirî, İslâmiyetin eski amellerin hükmünü yok ettiği babındaki İcma-ı ümmete muhaliftir; ve şöyle te'vîl edilir: Bu hadisden murad «sen kâfir iken şöyle şöyle işler yapmadın mı? Bunları yapmana müslümanhğın bâri mâni olsa idi ya?» gibi sözlerle o kimseyi ta'yip ve ilzam etmektir. «Yâni hadis ancak bu ma'nâyı ifade öder; îslâmiyetin geçmiş amellerin hükmünü heder etmesine hakikatte muhalif değildir. Kirmanî: «İhtimâl İslâmdaki kötü amelden maksad: ter temiz müslüman olamamak yahud imanı halis olmayıp münafık kalmaktır.» diyor. Hadisi îmam Nevevî dahi bu şekilde tefsir etmiştir. Zira hakikî müslüman olmakta devam eden bir kimsenin, müslüman olmazdan önceki yaptıklarından mes'ul tutulmayacağı nass-ı Kur'an ve bir çok sahîh hadislerle sabittir. İbn-i Battal îslâmda yapılan kötü amelden muradın küfür olduğuna bir çok ulemanın kail olduğunu söyleyerek sözüne şöyle devam eder: Çünkü: câhiliyet zamanında işlediği bir masiyetten dolayı bir müslümanın mes'ul tutulamayacağına icma-ı ümmet vardır. Müslüman olduktan sonra en büyük günahlardan birini irtikâb etse bile müslüman kaldıkça yalnız o günahdan dolayı ceza görür.» İmam Nevevi bu hadisi şöyle tefsir eder: Hadisin manası hususunda sahih olan kavil, muhakkik ulemadan bir cemaatın kavlidir ki o da buradaki ihsandan murad İslâmiyete zahiri ve batını ile girmek ve hakiki müslüman olmaktır. Böyle bir müslümanın kâfir olduğu zamanlar işlediği günahları affedilir. Bu cihet nass-ı Kur'an-ı Kerim, hadis-i sahih ve müslümanların icmaî ile sabittir. Hadiste: «İslâmiyet kendinden önceki devirlere ait olan amellerin hükmünü yıkar.» buyurulmuştur. Kötü amelden murad îslâmiyete kalbi ile girmeyip zahiren iki şahadeti getirerek teslim olmak kalbi ile müslümanlığın hak olduğuna inanmamaktır. Böylesi bütün müslümanların icmaî ile münafık olup küfrü üzre bakidir ve müslüman suretinde görünmezden evvel islemiş olduğu cahilîyet devri amellerinden mes'ul olduğu gibi müslüman göründüğü zaman yaptıklarından da mes'uldur. Çünkü bu adam küfründe daimdir. Mesele şeriat örfünce malumdur. Bir kimse kemali ihlâsla hakikaten müslüman olduğu zaman filânın îslâmı güzel oldu derler» aksi takdirde «filânın tslâmı kötüdür denilir.» Muhammed eL-Übbî İmam-ı Nevevi 'nin bu tefsirini beğenmekte ve şöyle demektedir: En güzeli Nevevi'nin tefsiridir. Nevevî îslâmiyetteki iyi ameli ihlâsla, kötü amelide ihlâssızlıkla tefsir etmiştir. Çünkü samimi müslüman olmayan bir kimseyi bütün amelleri ile muâhaze etmek doğru olmadığı gibi îslâmiyetteki iyi ameli tâat, kötü ameli muhalefet diye tefsir etmek te makbul değildir. Zira böyle bir tefsir îslâmiyet'in kendinden önceki amelleri hükümsüz bırakmasını tâata ve müstakbelde şeriata muhalefet etmemeğe bağlı olmayı icab eder. Halbuki mesele öyle değildir

Urdu

اعمش کے ایک اور شاگرد علی بن مسہر نے اسی سند کے ساتھ مذکورہ بالا روایت بیان کی ۔