Arabic

وَحَدَّثَنِي زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ، حَدَّثَنَا جَرِيرٌ، ح وَحَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عَمْرٍو الأَشْعَثِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْثَرٌ، ح وَحَدَّثَنِي يَحْيَى بْنُ حَبِيبٍ الْحَارِثِيُّ، حَدَّثَنَا خَالِدٌ، - يَعْنِي ابْنَ الْحَارِثِ - حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، كُلُّهُمْ بِهَذَا الإِسْنَادِ مِثْلَهُ ‏.‏ وَفِي رِوَايَةِ شُعْبَةَ عَنْ سُلَيْمَانَ قَالَ سَمِعْتُ ذَكْوَانَ ‏.‏
وحدثني زهير بن حرب، حدثنا جرير، ح وحدثنا سعيد بن عمرو الاشعثي، حدثنا عبثر، ح وحدثني يحيى بن حبيب الحارثي، حدثنا خالد، - يعني ابن الحارث - حدثنا شعبة، كلهم بهذا الاسناد مثله . وفي رواية شعبة عن سليمان قال سمعت ذكوان

Bengali

যুহারর ইবনু হারব, সাঈদ ইবনু 'আমর আল আশ'আসী এবং ইয়াহইয়া ইবনু হাবীব আল হারিসী (রহঃ) ..... তারা সকলে উপরোল্লিখিত সনদে অবিকল হাদীস বর্ণনা করেছেন। শু'বার বর্ণনায় সুলাইমানের সূত্রে বর্ণিত আছে, “আমি যাকওয়ানকে বলতে শুনেছি"। (ইসলামিক ফাউন্ডেশনঃ ২০২, ইসলামিক সেন্টারঃ)

English

This hadith has been narrated by another chain of transmitters

French

Indonesian

Russian

(…) Этот хадис с другим иснадом и подобен предыдущему

Tamil

Turkish

Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize Cerir tahdis etti. (H) Bize Said b. Amr el-Eş'asi de tahdis etti, bize Abser tahdis etti. (H) Bana Yahya b. Habib el-Harisi de tahdis etti. Bize Halid -yani b. Haris- tahdis etti. Bize Şube tahdis etti. Hepsi bu isnad ile hadisi aynen nakletti. Şube'nin, Süleyman'dan rivayetinde Süleyman: Zekvan'ı dinledim, dedi. Diğer tahric: Buhari, 4442; Tirmizi, 2044; Nesai, 1964; Tuhfetu'l-Eşraf, 12394 DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Ravîlerinden yalnız Ebu Hureyre (Radiyallahu anh) , Medineli, diğerleri Küfe'lidirler. Hadisi birinci tarikde Vekî' A'meş' den rivayet ettiği gibi ikinci tarikde Cerir, Abser ve Şu'be dahi ondan rivayet etmişlerdir. İmam Müslim'in: «Bu ravîlerin hepsi bu isnadla bu hadisin mislini rivayet ettiler.» Sözü ile işarette bulunduğu ravîler bunlardır. Ancak ravî A'meş müdeilistir; ve hadisi «an» edatiyle rivayet etmiştir. Müdellis bir ravînin ise «an» edatiyle rivayet ettiği hadisler hüccet olarak kabul edilemez. Meğer ki «an» ile kendisinden hadis rivayet ettiği zattan o hadisi dinlediği, başka bir yoldan sabit ola. İşte İmam Müslim burada A'meş'in bizzat şeyhinden dinlediğini göstermek için: « Şu'be nin Süleyma'n'dan rivayetinde (Zekvan'dan dinledim dedi) ibaresi vardır, demektedir. Süleyman'dan murad; A'meş 'tir. Bu suretle hadisin isnadına bir diyecek kalmamış olur. Hadis Buharî'de takdim ve te'hirlidir; yani orada evvela dağdan yuvarlanan sonra zehir içen daha sonra kendini demirle öldüren zikredilmiştir. Demirden murad: bıçak, kılıç ve saire gibi şeylerdir. Haksız yere insan öldürmenin en büyük günahlardan olduğunu görmüştük. Burada intiharın da aynı hükümde olduğu üstelik cezanın amel cinsinden olacağı beyan buyurulmuştur. Binaenaleyh kendini demirle öldüren aynen intihar ettiği şekilde azab görecek, zehirle intihar eden cehennemde de zehir içerek cezalandırılacaktır. Böylelerin cehennemde ebedî kalması, intiharı helal i'tikad ettikleri takdirdedir. Helal i'tikad etmeyenler hakkında cehennemde ebedî kalmak uzun müddet orada yanmaktan kinayedir. Müslim şarihlerinden El-Übbî şöyle diyor: «Cehennemde ebedî kalmak, intihar edenin cezası başka birini öldürmenin cezasından daha şiddetli olacağına işaret için de olabilir. Çünkü bu adam manî bulunduğu halde bu suçu işlemiştir. Nitekim ihtiyarın zina etmesi, hükümdarın yalan söylemesi de böyledir. İntihar suçuna manî' olan şey insanın fıtratı icabı canını sevmesidir. Sonra intiharın, düşman öldürecek zannîyîe kendini öldüren kimse ile tahsisi gerekir. Cihad bahsinde; (Düşman, müslünıanların gemisini yakarsa gemide olanlara kendilerini denize atmaları caizdir. Çünkü bunlar ölümden Ölüme kaçmışlardır.) denilmiştir. Rabîa bunu ancak kurtuluş ümidi olanlara caiz görmüş, ümidi olmayan kendini öldürmesin; Allah'ın takdirine sabretsin demiştir...» Bu mesele Hanefi imamları arasında da ayni şekilde ihtilaflıdır. İmam A'zama göre gemidekiler sabrederek yanmakla denize atlayıp boğulmak arasında muhayyerdirler. Kaadî Iyaz diyor ki: «Bu hadis: «kaatil öldürdüğü şeyle kısas olunur.» diyen İmam Malik'in delilidir. İmam Malik bu hususta Allah'u Teala'nın ahirette vereceği cezaya ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yahudî ile Uraniyyine verdiği hükme uymaktadır.» Filhakika yahudinin biri, bir cariyenin başını iki taş arasında ezerek öldürmüş; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yahudînin de aynî şekilde (yani başı iki taş arasında ezilerek) öldürülmesine hüküm vermişti. Uraniyyîn denilen kabile, bir çobanı fecî' şekilde öldürmüş ve bazı uzuvlarını kesmişlerdi. Onların da ayni şekilde Öldürülmek suretiyle kısas edilmelerini emir buyurmuşlardı. İmam Malik'in aklî delili de: bir suçu misliyle cezalandırmanın o suçtan vaz geçirme hususunda daha tedbirli olmasıdır. Hudud-i şer'iyye ise zaten suç işlemekten men' etmek için meşru' olmuşlardır. Lakin Muhammed el-Übbî bu istidlale i'tiraz etmiş ve: «Bununla bu meseleye ihticac edilemez: Çünkü Allah'ın fi'line kıyas edilmiş olur. Allah Teala'nın fi'iline kıyas ise doğru değildir. Zira O'nun fiilleri ta'lil edilemez. Kıyas ancak Allah'ın hükümlerine yapılır.» demiştir. Şafii'lere göre eğer meşru' fiil ise kısas, suçlu şahsın fiilinin misliyle yapılır. Şayed bununla ölmezse boynu kesilir. Zira kısas müsavat üzerine meşru' kılınmıştır. Hanefiler'e göre ise kılıçla yani silahla yapılır. Bazı ulemaya göre intihar eden kimsenin cenazesi kılınır. Yalnız Hanefilerden İmam Ebu Yusuf'a göre kılınmaz. Halîfe Ömer b. Abduaziz ile Evzaîye göre ise mekruhtur

Urdu

جریر ، عبثر بن قاسم اور شعبہ سےبھی ، سابقہ سند کے ساتھ ، مذکورہ بالا روایت بیان کی گئی ہے ۔ شعبہ کی روایت میں ہے : سلیمان ( اعمش ) سے روایت ہے ، انہوں نے کہا : میں نے ذکوان سے سنا ، ( انہوں نے ابو صالح ذکوان سے اپنے سماع کی وضاحت کی ہے)