Arabic
حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْجَرْمِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ أَبْجَرَ الْكِنَانِيُّ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ طَلْحَةَ بْنِ مُصَرِّفٍ، عَنْ خَيْثَمَةَ، قَالَ كُنَّا جُلُوسًا مَعَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو إِذْ جَاءَهُ قَهْرَمَانٌ لَهُ فَدَخَلَ فَقَالَ أَعْطَيْتَ الرَّقِيقَ قُوتَهُمْ قَالَ لاَ . قَالَ فَانْطَلِقْ فَأَعْطِهِمْ . قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم " كَفَى بِالْمَرْءِ إِثْمًا أَنْ يَحْبِسَ عَمَّنْ يَمْلِكُ قُوتَهُ " .
حدثنا سعيد بن محمد الجرمي، حدثنا عبد الرحمن بن عبد الملك بن ابجر الكناني، عن ابيه، عن طلحة بن مصرف، عن خيثمة، قال كنا جلوسا مع عبد الله بن عمرو اذ جاءه قهرمان له فدخل فقال اعطيت الرقيق قوتهم قال لا . قال فانطلق فاعطهم . قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم " كفى بالمرء اثما ان يحبس عمن يملك قوته
Bengali
সাঈদ ইবনু মুহাম্মাদ আল জারমী (রহঃ) ..... খায়সামাহ্ (রাযিঃ) থেকে বর্ণিত। তিনি বলেন, একদা আমি আবদুল্লাহ ইবনু আমর (রাযিঃ) এর সাথে বসা ছিলাম, এমন সময় তার কোষাধ্যক্ষ আসলেন। তিনি বললেন, তুমি কি গোলামদের খাবারের ব্যবস্থা করেছো? তিনি বললেন, না! অতঃপর তিনি বলেন, তুমি গিয়ে তাদের খাবার দিয়ে আসো। বর্ণনাকার বলেন, রসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম বলেছেনঃ যাদের ভরণ-পোষণ করা, ব্যয়ভার বহন করা কর্তব্য তা না করে আটকে রাখাই কোন ব্যক্তির গুনাহগার হওয়ার জন্য যথেষ্ট। (ইসলামিক ফাউন্ডেশন ২১৮১, ইসলামীক সেন্টার)
English
Khaithama reported:While we were sitting in the company of 'Abdullah b. 'Umar there came in his steward. He (Ibn 'Umar) said: Have you supplied the provision to the slaves? He said: No. Upon this he said: Go and give (the provision) to them, for the Messenger of Allah (ﷺ) has said: This sin is enough for a man that he withholds the subsistence from one whose master he is
French
Indonesian
Telah menceritakan kepada kami [Sa'id bin Muhammad Al Jarmi] Telah menceritakan kepada kami [Abdurrahman bin Abdul Malik bin Abjar Al Kinani] dari [bapaknya] dari [Thalhah bin Musharrif] dari [Khaitsamah] ia berkata; Ketika kami sedang duduk (belajar) bersama [Abdullah bin Amr], tiba-tiba datang bendaharanya, lalu masuk dan Abdullah pun bertanya padanya, "Apakah kamu telah memberikan makan para hamba sahaya?" Sang bendahara menjawab, "Belum tuanku." Abdullah berkata, "Pergi, dan berilah makan mereka segera." Kemudian Ibnu Umar berkata; Rasulullah shallallahu 'alaihi wasallam bersabda: "Cukuplah seseorang itu dikatakan berdosa orang-orang yang menahan makan (upah dan sebagainya) orang yang menjadi tanggungannya
Russian
Сообщается, что Хайсама сказал: «(Однажды, когда) мы сидели вместе с ‘Абдуллахом ибн ‘Амром, к нему явился управляющий (его имуществом). Когда он вошёл к (‘Абдуллаху), тот спросил: “Дал ли ты рабам еду?” (Управляющий) ответил: “Нет”, и (‘Абдуллах) велел ему: “Ступай и дай им (всё, что положено)”, а потом сказал: “Посланник Аллаха ﷺ сказал: “Для того, чтобы совершить грех, человеку достаточно задержать пропитание того, кем он владеет”»
Tamil
Turkish
Bize Saîd b. Muhammed El-Cermî rivayet etti. (Dediki): Bize Abdurrahmân b. Abdilmelik b. Ebcer El-Kinâni, babasından, o da Tâlhatü'bnu Musarrif'den, o da Hayseme'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş: Abdullah b. Amr ile birlikte oturuyorduk. Anîden ona bir vekîl-i harcı gelerek içeri girdi, Abdullah ona: — «Kölelerin yiyeceklerini verdin mi?» diye sordu. Vekil: — «Hayır.» cevâbını verdi. Abdullah: — Öyle ise git de onlara yiyeceklerini ver; (zîrâ) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) «Bir kimseye günah nâmına sahibi bulunduğu kimselerin yiyeceğini vermemesi yeter.» buyurdular-, dedi. İzah Birinci hadîs-i şerîfde zikri geçen Allah yolundan murâd: Cihad'dır. Iyal: Bir kimsenin nafakaları kendine Ait olan çoluk, çocuğu annesi, babası, karısı ve hizmetçisidir. Kahraman: Bir kimsenin işlerine bakan vekil-i harcı, demektir. Kelime fârisiden alınmadır. Nevevî diyor ki: «Bu bâbdan murâd: Çoluk çocuğun ve diğer aile efradının nafakalarını vermeye teşvik ile bu husustaki sevabın büyüklüğünü beyândır. Çünkü aile efradından bazılarının nafakasını vermek karabet dolayısiyle vâcip, bâzılarının nafakası da mendûbdur. Böylelerine nafaka vermek sadaka vesile olur. Bâzılarının nafakası da nikâh yahut mülk-ü yemin sebebiyle vâcib olur. Bunların hepsi faziletli ve şeriat tarafından teşvik edilen şeylerdir. Aile efradına nafaka vermek nafile sadakadan efdaldır. Onun için İbni Ebî Şeybe' nin rivayetinde Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)' «Sevap itibâri ile bunların en büyüğü ailene sarfettiğindir.» buyurmuştur. Hâlbuki bâbımızın birinci hadisinde Allah yolunda ve köle azadı hakkında sarfedüen dinarın faziletini beyân buyurmuştu. Arzettiğimiz sebepten dolayı aile efradına verilen nafakayı bunların hepsine tercih buyurmuş, son hadisde: «Bir kimseye, mâlik olduğu kölelerinin nafakasını vermemek günah nâmına yeter.» diyerek bu ciheti bir daha te'kid eylemiştir.» Kaadı îyâz'ın beyânına göre bu nafaka vâcib olduğu için başkalarından efdaldır. Çünkü vacibin sevabı, nafilenin sevabından çok olur. Müslim sarihlerinden El-Übbi burada şunları söylemiştir: «Hadîs-i şerif nafakadan muradın zaruriyyât olduğunu gösteriyor. Zira verilmesi farz olan nafaka zarurî ihtiyâçlara aittir. Aile efradının ihtiyâçları yokken onlara nafaka vermek, farz değil; mendûbdur. Anlaşılan şudur ki: Sadaka vermek ihtiyâcı olmayan âile efrâdına nafaka vermekten efdaldır. Meselâ bir adamın elinde iki dinar parası olup bunlardan biri aile efradının zarurî ihtiyâçlarına kâfi gelse, diğerini sadaka olarak başkalarına vermesi efdal olur. Nafaka hususunda çoluk çocuğun küçük olmaları şart değildir. Ebû Kılâbe' nin: Küçük çocuklar, tâbirini kullanması, bir kayd-ı ihtirâzi değil, ekseriyetle vâki olanı beyândır. Çünkü ekseriya nafakaya muhtaç olanlar küçük çocuklardır. Eyyûb-u Sahtiyanı' nin arkadaşlarından biri şunları söylemiş: Eyyûb'Ia birlikte filân dağın üzerinde idik; Susamıştım. Ona susuzluğumdan şikâyet ettim: — Beni giydirirsen seni sularım, dedi. — Giydiririm, dedim; — Yemin etmedikçe inanmam, dedi. Ben de yemîn ettim. Bunun üzerine Eyyûb ayağı ile bir kayanın üzerine vurdu. Ve: — Ey kaya! Allah'ın izni ile bizi sula, dedi. Arkacığından kayadan bir kaynak fışkırdı. Ben, Eyyüb'un pek büyük ibâdet yaptığını bilmiyordum. Yalnız çoluğunun çocuğunun nafakasını güzelce verirdi.»
Urdu
خیثمہ سے روایت ہے کہا : ہم حضرت عبد اللہ بن عمرو رضی اللہ تعالیٰ عنہ کے پاس بیٹھے ہو ئے تھے کہ اچا نک ان کا کا رندہ ( مینیجر ) ان کے پاس آیا وہ اندر داخل ہوا تو انھوں نے پو چھا : ( کیا ) تم نے غلا موں کو ان کا روزینہ دے دیا ہے؟ اس نے جواب دیا نہیں انھوں نے کہا : جا ؤ انھیں دو ۔ ( کیونکہ ) رسول اللہ صلی اللہ علیہ وسلم نے فر ما یا : " انسان کے لیے اتنا گناہ ہی کا فی ہے کہ وہ جن کی خوراک کا مالک ہے انھیں نہ دے ۔