Arabic
وَحَدَّثَنِي أَبُو نَصْرٍ التَّمَّارُ، وَعَبْدُ الأَعْلَى بْنُ حَمَّادٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنْ دَاوُدَ بْنِ أَبِي هِنْدٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِمِثْلِ حَدِيثِ يَحْيَى بْنِ مُحَمَّدٍ عَنِ الْعَلاَءِ ذَكَرَ فِيهِ " وَإِنْ صَامَ وَصَلَّى وَزَعَمَ أَنَّهُ مُسْلِمٌ " .
وحدثني ابو نصر التمار، وعبد الاعلى بن حماد، قالا حدثنا حماد بن سلمة، عن داود بن ابي هند، عن سعيد بن المسيب، عن ابي هريرة، قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم بمثل حديث يحيى بن محمد عن العلاء ذكر فيه " وان صام وصلى وزعم انه مسلم
Bengali
আবূ নাসর আত তামমার ও আবদুল আ'লা ইবনু হাম্মাদ (রহঃ)..... আবূ হুরাইরাহ (রাযিঃ) থেকে ইয়াহইয়া ইবনু মুহাম্মাদ (রহঃ) এর সূত্রে বর্ণিত 'আলা (রহঃ) এর হাদীসের অনুরূপ বর্ণনা করেছেন। এতে উল্লেখ আছে ..... যদিও সে সওম পালন করে, সালাত আদায় করে এবং মনে করে যে, সে মুসলিম। (ইসলামিক ফাউন্ডেশনঃ ১১৮, ইসলামিক সেন্টারঃ)
English
It is reported on the authority of Abu Huraira that the Messenger of Allah (may peace and blessings of Allah be upon him) made observations like them embodied in the hadith narrated by Yahya b. Muhammad on the authority of 'Ala', and added to it:even if he observed fast and prayed and asserted that he was a Muslim
French
Indonesian
Russian
(…) Сообщается, что Абу Хурайра передал подобные предыдущим слова Посланник Аллаха ﷺ, упомянув, что он также сказал: «…даже если он соблюдает пост, совершает молитву и утверждает, что он мусульманин»
Tamil
Turkish
Bana Ebu Nasr et-Temmar ile Abdül'A'la b. Hammad rivayet etti. Dediler ki: Bize Hammad b. Seleme, Davud b. Ebî Hindden, o da Said b. el-Müseyyeb'den, o da Ebu Hureyre'den naklen rivayet etti Ebu Hureyre: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu (deyip) Yahya b. Muhammed'in Ala'dan diye naklettiği hadisin aynısını rivayet etti ve bu hadiste "İsterse oruç tutsun, namaz kılsın ve Müslüman olduğunu iddia etsin" ibaresini de zikretti. Yalnız Müs\im rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 13092 NEVEVİ ŞERHİ (207,208,209,210 ve 211 numaralı hadisler) : "Dört haslet vardır ki. .. Kavga ederse haktan uzaklaşır. " Bir rivayette de; "Münafığın aıameti üçtür ... Hainlik eder. " Bu hadis ilim adamlarından bir topluluğun müşkil (açıklaması zor) saydığı hadislerdendir. Çünkü sözü geçen bu hasletler tasdikinde hiçbir şüphe bulunmayan, tasdik eden (mümin) müslümanda da bulunan hasletlerdir. İlim adamlarının icma ettikleri üzere kalbi ve diliyle tasdik edip, bu hasletleri işleyen bir kimse aleyhine kafir olduğu hükmü verilmez, o aynı zamanda cehennemde ebediyen kalacak bir münafık da değildir. Çünkü Yusuf'un (aleyhisselam) kardeşlerinde bütün bu hasletler toplanmıştı. (2/46) Aynı şekilde bunların bir kısmı ya da tamamı seleften ve alimlerden bazı kimselerde de bulunmuştur. Diğer taraftan -yüce Allah'a hamdolsun ki- bu hadisin anlaşılmayacak (müşkil) bir tarafı da yoktur ama ilim adamları anlamı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Muhakkiklerin ve çoğunluğun yaptığı açıklama, aynı zamanda sahih ve tercih edilen kanaattir, buna göre hadisin anlamı şudur: Bu hasletler münafıklığın hasletleridir. Bunlara sahip olan bir kimse bu hasletler bakımından münafıklara benzer, onların ahlakı ile ahlaklanmış olur çünkü münafıklık, içinde gizlediğinin aksini açığa vurmaktır. Bu anlam ise bu hasletlere sahip olan kişide bulunur. Buna göre onun münafıklığı kendisi ile konuşan, kendisine söz verdiği, kendisine emanet bırakan, kendisi ile tartışan ve ahitleşen insanlar hakkında sözkonusu olur yoksa o İslam' da Müslüman olduğunu açığa vururken içinde küfrü gizleyen bir münafık değildir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de bununla böyle bir kimsenin cehennemin en alt basamağında ebedi kalacak kafirlerin münafıklığı türünden bir münafık olduğunu da kastetmiş değildir. Resulullah (saIIallahu aleyhi ve seIIem)'in: "Katıksız bir münafık o/ur" buyruğu da bu hasletler sebebiyle münafıklara ileri derecede benzer demektir. Kimi ilim adamı şöyle demektedir: Bu hüküm bu hasletlerin kendisinde yoğun ve baskın bir şekilde bulunduğu kişi hakkındadır. Bu hasletler kendisinde nadiren görülen kimse ise bunun kapsamına girmez. İşte hadisin anlamı ile ilgili olarak tercih edilen kanaat budur. İmam Ebu İsa et-Tirmizi (radıyaIIahu anh) bu anlamdaki açıklamaları mutlak olarak ilim adr.mlarından nakletmiş ve şunları söylemiştir: Bunun ilim ehline göre anlamı amel münafıklığıdır. İlim adamlarından bir topluluk da bundan maksat Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zamanındaki münafıklardır. Onlar iman etmiş olduklarını söylediler ama bunu yalan söylüyorlardı. Dinleri hususunda kendilerine güveniidi ama hainlik ettiler. Din hususunda ve ona destek vermekte söz verdiler, sözlerinde durmadılar, tartıştılar, tartışmalarında hakkın dışına çıktılar diye açıklamışlardır. Bu Said b. Cubeyr ve Ata b. Ebu Rebah'ın görüşüdür. Hasan-ı Basri de önceleri farklı bir kanaatte iken bu görüşü daha sonra benimsemiştir. Aynı zamanda bu açıklama İbn Abbas ve İbn Ömer (r.a.uma)'dan da rivayet edilmiştir. Her ikisi de bunu aynı zamanda Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den de rivayet etmişlerdir. Kadı lyaz (rahimehullah) dedi ki: İmamlarımlZdan pek çoğu da buna eğilim göstermiştir. Hattabi (rahimehullah) başka bir görüş nakletmektedir. Buna göre hadisin anlamı müslümanın kişiyi gerçek anlamda münafıklığa götürebileceğinden korkulan (2/47) bu hasletleri alışkanlık haline getirmemesi için müslümana bir sakındırmadır. Yine Hattabi (rahimehullah) kimi ilim adamından naklettiğine göre hadis münafık olan muayyen bir adam hakkında varid olmuştur. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise açıkça yüzlerine filan kişi münafıktır demiyordu, sadece işarette bulunuyordu. "Bir takım kimselere ne oluyor ki böyle yapıyorlar?" gibi sözlerle değiniyordu. Allah en iyi bilendir. Birinci rivayette Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Dört haslet vardır ki, bunlar kimde bulunursa o münafık olur" buyruğu ile diğer rivayette: "Münafığın alameti üçtür" buyruğu arasında bir aykırılık yoktur. Çünkü aynı şeyin birtakım alametleri bulunabilir ve bu alametlerin her biri ile o şeyin niteliği de ortaya çıkabilir. Sonra o alamet tek bir şeyolabildiği gibi, pek çok şey de olabilir. Allah en iyi bilendir. "Ahitleşirse (antlaşırsa) ahdinde durmazlahdini bozar" buyruğu "ona bir emanet bırakılırsa hainlik eder" buyruğunun kapsamı içerisindedir. "Kavga ederse haktan uzaklaşır." Haktan sapar, batı! ve yalan söyler. Dilciler der ki: Hucr (haktan uzaklaşmak), asıl anlamı itibariyle maksattan uzaklaşmak demektir. "Münafığın alametleri (ayeti)", alameti ve delaleti demektir. Hadislerin Senetlerine Dair Bu hadisin senetlerine gelince, raviler arasında el-Huraka'nın azatlısı Ala b. Abdurrahman vardır. el-Huraka, Cuheyne'nin bir koludur. Ukbe b. Mukrem el-Ammi'nin isminde "Mukrem" mim ötreli, kef sakin, re fethalıdır. "elAmmi" nispeti ise Temimlilerden bir kololan Benu'l-amm (amca çocukları) na nispettir. Yine senette Yahya b. Muhammed b. Kays Ebu Zukeyr vardır. Hafız Ebu'l-Fadl el-Feleki: Ebu Zukeyr bir lakaptır, künyesi Ebu Muhammed'dir demiştir. Ebu Nasr et-Temmar'ın adıysa Abdulmelik b. Abdulaziz b. Haris olup, zahid bir zat olan Bişr b. Haris el-Hafi'nin kardeşinin oğludur. -Allah ikisinden de razı olsun- Muhammed b. Sa' d dedi ki: O aslında Nesa ahalisinden Horasanlı birisidir. Bağdat'a yerleşmiş, orada temr (kuru hurma) ticareti yapmıştır. (Bu sebeple ona hurmacı anlamında: et-Temmar denilmiştir.) Faziletli, hayırlı ve vera sahibi birisi idi. (2/48) Doğruyu en iyi bilen Allah'tır
Urdu
حماد بن سلمہ نے داؤد بن ابی ہندہ سے ، انہوں نے سعید بن مسیب کے حوالے سے حضرت ابو ہریرہ رضی اللہ عنہ سے روایت کی جو یحییٰ بن محمد کی علاء سے بیان کردہ روایت کے مطابق ہے اور اس میں بھی یہ الفاظ ہیں : ’’خواہ روزہ رکھے ، نماز پڑھے اور اپنے آپ کو مسلمان سمجھے ۔ ‘ ‘