Arabic

حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ، حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ، عَنْ مُسْلِمِ بْنِ صُبَيْحٍ، عَنْ مَسْرُوقٍ، عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ، قَالَ خَرَجَ النَّبِيُّ ـ صلى الله عليه وسلم ـ لِبَعْضِ حَاجَتِهِ فَلَمَّا رَجَعَ تَلَقَّيْتُهُ بِالإِدَاوَةِ فَصَبَبْتُ عَلَيْهِ فَغَسَلَ يَدَيْهِ ثُمَّ غَسَلَ وَجْهَهُ ثُمَّ ذَهَبَ يَغْسِلُ ذِرَاعَيْهِ فَضَاقَتِ الْجُبَّةُ فَأَخْرَجَهُمَا مِنْ تَحْتِ الْجُبَّةِ فَغَسَلَهُمَا وَمَسَحَ عَلَى خُفَّيْهِ ثُمَّ صَلَّى بِنَا ‏.‏
حدثنا هشام بن عمار، حدثنا عيسى بن يونس، حدثنا الاعمش، عن مسلم بن صبيح، عن مسروق، عن المغيرة بن شعبة، قال خرج النبي صلى الله عليه وسلم لبعض حاجته فلما رجع تلقيته بالاداوة فصببت عليه فغسل يديه ثم غسل وجهه ثم ذهب يغسل ذراعيه فضاقت الجبة فاخرجهما من تحت الجبة فغسلهما ومسح على خفيه ثم صلى بنا

Bengali

। মুগীরাহ ইবনু শুবাহ (রাঃ) থেকে বর্ণিত। তিনি বলেন, নবী সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম তাঁর কোন প্রয়োজনে (পায়খানায়) বের হয়ে গেলেন। তিনি ফিরে এলে আমি পানির পাত্রসহ তাঁর কাছে গেলাম এবং তাঁকে পানি ঢেলে দিতে লাগলাম। তিনি তাঁর দু বাহু ধৌত করলেন, তারপর মুখমন্ডল ধৌত করলেন। তিনি তাঁর বাহুদ্বয় ধৌত করতে চাইলে তাঁর জুব্বার হাত দুটো সংকীর্ণ হওয়াতে তাঁর দু হাত জুব্বার নিম্নভাগ দিয়ে বের করলেন এবং তা ধুলেন, অতঃপর তাঁর মোজাদ্বয়ের উপরিভাগে মাসহ(মাসেহ) করলেন, তারপর আমাদের সাথে সালাত আদায় করলেন।

English

It was narrated that Mughirah bin Shu'bah said:"The Prophet went out to relieve himself and when he came back, I met him with a water skin and poured water for him. He washed his hands and his face, then he went to wash his forearms but his garment was too tight, so he brought his arms out from underneath his garment and washed them, then he wiped over his leather socks, then he led us in prayer

Indonesian

Telah menceritakan kepada kami [Hisyam bin Ammar] berkata, telah menceritakan kepada kami [Isa bin Yunus] berkata, telah menceritakan kepada kami [Al A'masy] dari [Muslim bin Shubaih] dari [Masruq] dari [Mughirah bin Syu'bah] ia berkata; "Suatu kali Nabi shallallahu 'alaihi wasallam keluar untuk buang hajat. Tatkala beliau kembali, aku menjumpainya dengan membawa sebuah kantong kulit berisi air, aku lalu menuangkan air untuknya, kemudian beliau mencuci tangannya dan membasuh muka, setelah itu mencuci kedua lengannya hingga ke siku. Karena jubah beliau sempit, maka beliau mengeluarkan keduanya dari bawah jubah seraya membasuh keduanya. Lalu mengusap kedua khufnya kemudian shalat bersama kami

Turkish

El-Muğire bin Şube r.a.’den: Şöyle söylemiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem abdest'ini bozmak için dışarı çıktı. (Kaza-ı hacetten) sonra dönünce ben bir su kabı ile O’nu karşıladım. Ve suyunu dökmeye başladım, önce ellerini, sonra yüzünü yıkadı. Bundan sonra kollarını yıkamaya davrandı. Cübbesi(nin yeni)nin darlığı mani oldu. Bunun üzerine (mübarek) ellerini cübbenin altından çıkarıp yıkadı ve mestleri üzerine mesh etti. Sonra bizimle beraber namaz kıldı. AÇIKLAMA : Hadis, Buhari, Müslim, Nesai ve Ebu Davud tarafından muhtelif sözlerle uzun ve kısa metinler halinde müteaddit senetlerle rivayet edilmiştir. Ebu Davud'un uzun bir metin halindeki rivayetlerinin birisi şöyledir: Muğire bin Şu'be (r.a.)'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Tebuk savaşında bir gün fecirden önce Resulullah (s.a.v.) yoldan ayrıldı. Ben de O'nunla beraber ayrıldım. O, devesini çökerterek abdest bozmak için uzaklaştı. Sonra gelince ben su kabından eline su döktüm. Önce ellerini, sonra yüzünü yıkadı. Daha sonra kollarını açmak istedi. Cübbesinin yenlerinin darlığı engel oldu. Bunun üzerine kollarını içeri sokup cübbenin altından çıkardı da dirseklerle beraber kollarını yıkadı. Ve başını meshetti. Daha sonra mestleri üzerine meshetti. Sonra bineğine binerek Medine-i Münevvere'ye doğru yola çıktık. Nihayet halkı namaz kılarken bulduk. Namaz zamanı geldiğinde halk Abdurrahman bin Avf'ı imamlığa geçirerek sabah namazının bir rek'atını kılmış olarak bulduk. Resulullah (s.a.v.) müslümanların saffına katılarak Abdurrahman bin Avf'ın arkasında bir rek'at namaz kıldı. Sonra Abdurrahman selam verince Resulullah (s.a.v.) ikinci rek'atına kalktı. Müslümanlar Resul-i Ekrem'den önce bir rek'at namaz kılmakla acele etmek hatasına düştükleri endişesi ile çok tesbih etmeye başladılar. Resulullah (s.a.v.) selam verince cemaata: "Siz vakti gelince namaza durmakla isabetli hareket ettiniz. Veya iyi ettiniz.» buyurdu. Bu Ebu Davud'un rivayetinde olduğu gibi bir çok rivayette, Resul-i Ekrem'in söz konusu gün ve vakitte Abdurrahman r.a.'e- uyduğu belirtilmiştir. İbn-i Maceh'in buradaki rivayetinde ve Müslim'in bir rivayetinde; ... tabiri kullanılmıştır. Bu cümlenin zahirine göre manası şudur: "Nebi s.a.v. bize namaz kıldırdı.'' Bu hususu aydınlatmak için Sindi şöyle der: Bölümün zahirine göre Nebi s.a.v. onlara namaz kıldırmıştır. Halbuki olayın sabah namazında meydana geldiği ve Abdurrahman bin Avf'ın cemaata namaz kıldırdığı, Nebi s.a.v.'in ikinci rek'atta cemaate yetiştiği, Abdurrahman'a uyarak arkasında bir rek'at kıldığı ve imam'ın selamından sonra kalkıp bir rek'at daha kıldığı sabit ve meşhurdur. Bu itibarla bölümü şöyle yorumlamak mümkündür: ......= « ••• Peygamber bizimle beraber namaz kıldı.» Yahut da Peygamber aynı abdestle onlara o gün öğle namazını kıldırdığı ifade edilmek istenmiştir, denilebilir. EI-Menhel'de belirtildiği gibi şöyle bir soru hatıra gelebilir: Hz. Aişe (r.anha)'dan rivayet edilen sahih hadisle sabittir ki Resul-i Ekrem'in son hastalığında O'nun emri ile Hz. Ebu Bekir cemaate namaz kıldırmaya başladıktan sonra Nebi s.a.v. gelince Ebu Bekir geri çekilmek istemiş ve Peygamber'in işareti üzerine yerinde durmuştur. Nebi s.a.v. Ebu Bekr'in yanında oturunca Ebu Bekir kendi namazını O'nun namazına, cemaat da namazlarını Ebu Bekr'in namazına bağlamıştır. Ebu Bekr, böyle yaparken Abdurrahman bin Avf, Peygamber'in gelişinden sonra nasıl yerinde durup imamlığını devam ettirmiştir? Soruya şöyle cevap verilmiştir: Abdurrahman da Ebu Bekr gibi geri çekilmek istemiş fakat resul-i Ekrem öne geçmemiştir. Çünkü Abdurrahman cemaate bir rek'at kıldırmış idi. Cemaatın namazının tertibi bozulmasın diye Peygamber öne geçmeyi terketti. Fakat Ebu Bekir henüz bir rek'at kıldırmamış iken resul-i Ekrem geldi. Şöyle de cevap verilebilir: Abdurrahman bir rek'at kıldırdıktan sonra gelen resul-i Ekrem mesbuki sayılır. Bütün rek'atlerde imama yetişmeyen ve mesbuki diye fıkıhta anılan kimsenin imama yetişmediği rek'atleri nasıl kılmasının gerekeceğini Resul-i Ekrem fi'len de beyan etmek istemiş olabilir. Ve bunun için Abdurrahman'a uymuş olabilir. Şöyle bir soru hatıra gelebilir: Resul-i Ekrem, ikisine de geri çekilmemeleri için işaret buyurmuştur. Neden Ebu Bekir geri çekildi de Abdurrahman çekilmedi? Bunun cevabı şudur: Ebu Bekir, edeb yoluna gitmeyi vucub için olmayan emre uymaya tercih etmiştir. Abdurrahman ise emre itaat etmeyi tercih etmiştir. Şüphesiz Ebu Bekr'in prensibi daha mükemmeldir. Şöyle demek de mümkündür: Ebu Bekr Resul-i Ekrem'in iyileşerek camiye geldiğini görünce sevincinden kendini tutamayıp geri çekilmiş teolabilir. Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in üzerindeki cübbe Buhari'nin bir rivayetine göre Şam tarafından, Ebu Davud'un bir rivayetine göre Rum tarafından gelme idi. FIKHİ HÜKÜMLER : 389 nolu hadis ve yukarda tercemesini verdiğimiz Ebu Davud'un uzunca hadisinden çıkarılan hükümlerin bir kaçını aşağıya alalım: 1. Abdest bozmak isteyen kişi yoldan ve halktan uzaklaşmalıdır. 2. Liyakatlı olanlara hizmet etmek meşru'dur. 3. Abdest alırken başkasından yardım isternek caizdir. 4. YenIeri dar olan elbiseyi giyrnek caizdir. 5. Mestler üzerine mesh etmek caizdir. 6. Üstün zatın kendisinden aşağı olan kişiye namazda uyması caizdir. 7. Bazı rek'atlerde imama yetişememiş olan (mesbuki) kişinin namazını nasıl tamamlıyacağı hükme bağlanmıştır. 8. Namaz, ilk vaktin fazileti kaçırılmadan kılınmalıdır

Urdu

مغیرہ بن شعبہ رضی اللہ عنہ کہتے ہیں کہ نبی اکرم صلی اللہ علیہ وسلم اپنی کسی حاجت کے لیے تشریف لے گئے، جب آپ واپس ہوئے تو میں لوٹے میں پانی لے کر آپ سے ملا، میں نے پانی ڈالا، آپ صلی اللہ علیہ وسلم نے اپنے دونوں ہاتھ دھوئے، پھر اپنا چہرہ دھویا، پھر اپنے دونوں بازو دھونے لگے تو جبہ کی آستین تنگ پڑ گئی، آپ صلی اللہ علیہ وسلم نے اپنے ہاتھ جبہ کے نیچے سے نکال لیے، انہیں دھویا، اور اپنے موزوں پر مسح کیا، پھر ہمیں نماز پڑھائی۔