Arabic
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ، حَدَّثَنَا شُعَيْبٌ، حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم " هَاجَرَ إِبْرَاهِيمُ بِسَارَةَ، دَخَلَ بِهَا قَرْيَةً فِيهَا مَلِكٌ مِنَ الْمُلُوكِ أَوْ جَبَّارٌ مِنَ الْجَبَابِرَةِ، فَأَرْسَلَ إِلَيْهِ أَنْ أَرْسِلْ إِلَىَّ بِهَا. فَأَرْسَلَ بِهَا، فَقَامَ إِلَيْهَا فَقَامَتْ تَوَضَّأُ وَتُصَلِّي فَقَالَتِ اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ آمَنْتُ بِكَ وَبِرَسُولِكَ فَلاَ تُسَلِّطْ عَلَىَّ الْكَافِرَ، فَغُطَّ حَتَّى رَكَضَ بِرِجْلِهِ ".
حدثنا ابو اليمان، حدثنا شعيب، حدثنا ابو الزناد، عن الاعرج، عن ابي هريرة، قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم " هاجر ابراهيم بسارة، دخل بها قرية فيها ملك من الملوك او جبار من الجبابرة، فارسل اليه ان ارسل الى بها. فارسل بها، فقام اليها فقامت توضا وتصلي فقالت اللهم ان كنت امنت بك وبرسولك فلا تسلط على الكافر، فغط حتى ركض برجله
Bengali
আবূ হুরাইরাহ (রাঃ) হতে বর্ণিত। তিনি বলেন, রাসূলুল্লাহ্ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম বলেছেনঃ ইব্রাহীম (আঃ) ‘সারা’ (আঃ)-কে নিয়ে হিজরাত করে এমন এক জনপদে আসলেন, যেখানে একজন স্বৈরাচারী বাদশাহ্ ছিল। সে তাঁকে বলে পাঠাল যে, যেন তিনি ‘সারা’ কে তার নিকট পাঠিয়ে দেন। তিনি তাকে পাঠিয়ে দিলেন। সে ‘সারার’ দিকে অগ্রসর হতে লাগল। অপর দিকে ‘সারা’ ওযূ করে সালাত আদায় করতে লাগলেন। আর বললেন, হে আল্লাহ্! আমি যদি তোমার ও তোমার রাসূলের প্রতি ঈমান এনে থাকি তাহলে আমার উপর ঐ কাফিরকে ক্ষমতা দিও না। ফলে সে শ্বাসরুদ্ধ হয়ে (মাটিতে পড়ে) গোড়ালি দিয়ে ঘর্ষণ করতে লাগল। [২২১৭] (আধুনিক প্রকাশনী- ৬৪৬৭, ইসলামিক ফাউন্ডেশন)
English
Narrated Abu Huraira:Allah's Messenger (ﷺ) said, "(The Prophet) Abraham migrated with his wife Sarah till he reached a town where there was a king or a tyrant who sent a message, to Abraham, ordering him to send Sarah to him. So when Abraham had sent Sarah, the tyrant got up, intending to do evil with her, but she got up and performed ablution and prayed and said, 'O Allah ! If I have believed in You and in Your Apostle, then do not empower this oppressor over me.' So he (the king) had an epileptic fit and started moving his legs violently
Indonesian
Telah menceritakan kepada kami [Abul Yaman] telah menceritakan kepada kami [Syu'aib] telah menceritakan kepada kami [Abu Az Zanad] dari [Al A'raj] dari [Abu Hurairah] mengatakan, Rasulullah shallallahu 'alaihi wasallam bersabda: "Ibrahim berhijrah bersama Sarah, kemudian mereka memasuki suatu desa yang dipimpin oleh seorang raja atau diktator. Raja mengutus seorang ajudan untuk menemui Ibrahim; 'Panggil Ibrahim untuk menghadapku bersama isterinya', lantas sang ajudan membawa isterinya kepada sang raja. Ketika raja berdiri menghadap Sarah, Sarah lantas berwudhu dan shalat dan memanjatkan doa; 'Ya Allah, jika aku beriman terhadap-Mu dan rasul-Mu, maka janganlah Engkau kuasakan seorang kafir kepada kami', ketika itu pula kaki sang raja terbenam ke dalam bumi hingga meronta-ronta dengan kakinya
Russian
Сообщается со слов Абу Хурайры, что Посланник Аллаха ﷺ сказал: «(Когда) Ибрахим переселялся вместе с Сарой, он вошёл с ней в (какое-то) селение(, где находился) один из царей (или: один из тиранов), который послал Ибрахиму послание, приказав ему отправить к нему Сару. После этого он отправил её к нему. Когда (этот царь) подошёл к ней, она поднялась (со своего места), совершила омовение и молитву и сказала: “О Аллах, если я веровала в Тебя и Твоего посланника, не давай надо мной власти этому неверному!” — и тогда он захрипел и ноги его стали дёргаться»
Tamil
அல்லாஹ்வின் தூதர் (ஸல்) அவர்கள் கூறினார்கள்: (இறைத்தூதர்) இப்ராஹீம் (அலை) அவர்கள் தம் துணைவியாரான சாரா அவர்களுடன் தமது தாயகத்தைத் துறந்து சென்றார்கள். ‘மன்னன் ஒருவன்’ அல்லது ‘கொடுங்கோலன் ஒருவன்’ இருந்த ஓர் ஊருக்குள் அவர்கள் இருவரும் நுழைந்தார்கள். (இந்தச் செய்தியறிந்த) அவன் இப்ராஹீம் (அலை) அவர்களிடம் ஆளனுப்பி “(உம்முடனிருக்கும்) அப்பெண்ணை என்னிடம் அனுப்பிவை” என்று கூறினான். இப்ராஹீம் (அலை) அவர்களும் (வேறு வழியின்றி) அவ்வாறே சாரா அவர்களை அனுப்பிவைத்தார்கள். அவன் (தவறான எண்ணத்துடன்) சாரா அவர்களை நோக்கி எழுந்து வந்தான். சாரா அவர்கள் எழுந்து அங்கத் தூய்மை (உளூ) செய்து, தொழுதுவிட்டு, “அல்லாஹ்வே நான் உன்னையும் உன்னுடைய தூதரையும் நம்பிக்கை கொண்டிரு(ப்பது உண்மையாக இரு)ந்தால் இந்த நிராகரிப்பாளன் என்னை ஆட்கொள்ள விடாதே” என்று பிரார்த்தித்தார்கள். உடனே அவன் கீழே விழுந்து (வலிப்பால்) கால்களால் உதைத்துக்கொண்டான். இதை அபூஹுரைரா (ரலி) அவர்கள் அறிவிக்கிறார்கள்.14 அத்தியாயம் :
Turkish
Ebu Hureyre'nin nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "İbrahim Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem eşi Sare ile hicret yolculuğuna çıkıp, onunla birlikte bir ülkeye girdi. Orada krallardan bir kral yahut zorbalardan bir zorba hükümdar vardı. Derken o hükümdar İbrahim'e 'yanındaki kadını bana gönder!' diye haberci yolladı. Bunun üzerine İbrahim, Sare'yi o hükümdara yolladı. Sare onun yanına varınca, hükümdar ona doğru harekete geçti. Sare kalkıp, abdest aldı ve namaza durdu. Namazın ardından i'\lIah 'ımf Eğer ben sana ve Resu/üne iman ettimse benim üzerime şu kafiri musallat etme' diye dua etti. Bu dua ile o zalimin boğaz ı sıkıldı ve ayağıyla yere vurup, debelenmeye başladı. " Fethu'l-Bari Açıklaması: "Zinaya zorlanan kadına had cezasının gerekmediği." "Kim onları zor altında bırakırsa, bilmelidir ki zorlanmalardan sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir. "(Nur 33) Yani onlara merhametlidir. Bağışlanmanın zorda kalan kadınlar için sözkonusu olması problemli görülmüştür. Çünkü bir günaha zorlanan kadın günahkar değildir ki bağışlansın. Buna şöyle cevap verilmiştir: Ayette sözü edilen zorlama şer'an itibar edilen zorlama olmayabilir. Belki de sözkonusu zorlama kadının mazur olabileceği sınırdan daha düşük olabilir ve bu durumda kişi günaha girer. Dolayısıyla hakkında bağışlanma ifadesi uygun düşer. Kadı Beydavı şöyle demiştir: Zorlama sorumlu tutulma ile çelişmez. Biz de şunu belirtelim: Ya da bağışlanma ve merhametin zikredilmesi, önceden bir günah işlenmiş olmasını gerektirmez. Ayette "Her kim bunlardan yemeğe mecbur kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayan, çokça esirgeyendir"(Bakara 173) denilmektedir. Et-Tıbı şöyle demiştir: Bu ifadeden kadınları zorlayan erkeklere büyük bir tehdit olduğu anlaşılmaktadır. Bağışlanma ve rahmetin zikredilmesi, üstü kapalı bir dokundurmadır. İfadenin takdiri şöyledir: Ey kadınları zorlayanlar! Onlar zorlanmış birer kadın olarak Yüce Allah'ın rahmeti ve bağışlaması olmadığı takdirde hesaba çekileceklerine göre acaba sizin haliniz nice olacaktır! Bu ayetin yukarıda atılan başlıkla ilişkisine gelince, ayet zinaya zorlanan kadının günaha girmeyeceğini ifade etmektedir. Dolayısıyla ona bu durumda had cezası uygulamamak gerekir. Müslim'in Sahih'inde yer alan bir habere göre Cabir şöyle anlatmıştır: Abdullah b. Ubeyy'in Müseyke ve Ümeyme adında iki cariyesi vardı. Abdullah bunları zinaya zorluyordu. Bunun üzerine "Cariyelerinizi fuhşa zorlamayinız"(Nur 33) ayet-i kerimesi indi.(Müs!im, Tefsir) "Beşte bir ganimet kölelerinden olan bir cariyeyi. .. " Yani tasarrufu devlet başkanına ait olan beşte bir ganimet malından demektir. "......" fiili, onunla zina etti anlamına gelmektedir .. "Onu cinsel ilişkiye zorlayarak bekaretini bozdu .. " Bu kelime bekaret zarı anlamına gelen "el-kıdda" kökünden türemedir. İfade acariyenin bakire olduğunu göstermektedir. "Hz. Ömer ona zina cezası uygulayıp, sürgün etti." Yani ona elli sapa vurdu ve altı ay sürgüne gönderdi. Çünkü erkek kölenin zina cezası, hürrün yarısı kadardır. Bu haberden Hz. Ömer'in kölenin hür gibi sürgüne gönderilebileceği kanaatinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu konu HudCid bölümünde incelenmişti. "Zührı hür bir erkeğin bekaretini giderdiği bakire J;ariye hakkında şöyle dedi" Bu ifadedeki ".........." fiili bekaret bozma anl.9m1na gelmektedir. "......." yani bozulan bekareti "hakem" yani hakim, takdir eder. "Değeri kadar." Hakim bu değerlendirmeyi bakirenin bekaretini izale eden kişiye yükler ve ona sopa cezası uygular. Bu şu demektir: Hakim cariyenin bekaretini bozan kişiden onun kıymeti oranında fiyatında meydana gelen eksikliği tazmin ettirir. Bu, onun bakire ve duloluşu arasındaki değer farkıdır. Zührl'nin ifadesinde geçen "........"= takdir eder" anlamındadır. "Sopa cezası verir" ifadesi verilen değer farkının, sopa cezasına gerek bırakmadığı zannını ortadan kaldırmak maksadıyladır. "Dul cariye hakkında imamların hükümlerine göre bir para ödeme cezası yoktur." Bu ifadedeki "....... ğurm".........:- ğaramet= para cezası" anlamına gelmektedir. Ancak bu durumdaki erkeğe had cezası uygulanır. Buhari bundan sonra İbrahim ve Sare ile o zorba hükümdar hakkındaki Ebu Hureyre hadisinin bir kısmına yer vermektedir. Bu hadis geniş bir biçimde Enbiya bölümünde açıklanmıştı. İbnü'l-Müneyyir şöyle der: Esasen bu hadisin buradaki başlık altına katılması uygun değildi. Çünkü onun atılan başlıkla bir ilişkisi yoktur. Ancak Sare kralla başbaşa kaldığında o fiili işlemeye zorlandığı için kendisinden kınama düşmesi nedeniyle başlıkla münasebeti doğmuştur. Kirmanı tıpkı İbn Battal gibi düşünerek şöyle demiştir: Bu hadisin bu başlık altına sokulmasının gerekçesi şudur: Sare her türlü kötülüğü işlemekten masum olduğu ve o kralla başbaşa kaldığında sözkonusu fiili işlemeye zorlandığından dolayı kınanmadığına göre onun dışındaki kadınlar da zorlanarak kendileriyle zina edildiğinde had cezasına maruz kalmazlar. (Onemli bir bilgi:) Bilginler erkeğin zinaya zorlanmasının hükmünden söz etmemişlerdir. Çoğunluk, zinaya zorlanan erkeğe had cezası uygulanmayacağı görüşündedir. İmam Malik ve bir grup bilgin ise had cezası uygulanması görüşündedirler. Çünkü erkek lezzet almasa o ilişkiyi sürdüremez. Kendisini zorlayan ister hükümdar, ister başkası olsun farketmez. İmam Ebu Hanife'den nakledilen bir rivayete göre erkeği sultan ın dışında birisi zorlamışsa kendisine had cezası uygulanır. Ancak imameyn bu konuda kendisine muhalefet etmişlerdir. Malikiler gÖrüşlerine delil olarak şöyle bir akıl yürütmüşlerdir: Erkeğin ilişkiyi başarması ancak iç huzuru ve dinginlik halinde mümkün cilur. Zorlanan kimse ise böyle değildir. Çünkü o korkmaktadır. Ancak Malikilere bu görüşlerinin isabetli olmadığı ve cinsel ilişkinin ereksiyon (intişar) olmadan da tasavvur edilebileceği şeklinde cevap verilmiştir. Doğruyu en iyi Allahu Teala bilir
Urdu
ہم سے ابوالیمان نے بیان کیا، کہا ہم سے شعیب نے بیان کیا، ان سے ابوالزناد نے، ان سے اعرج نے اور ان سے ابوہریرہ رضی اللہ عنہ نے بیان کیا کہ رسول اللہ صلی اللہ علیہ وسلم نے فرمایا ”ابراہیم علیہ السلام نے سارہ علیہا السلام کو ساتھ لے کر ہجرت کی تو ایک ایسی بستی میں پہنچے جس میں بادشاہوں میں سے ایک بادشاہ یا ظالموں میں سے ایک ظالم رہتا تھا اس ظالم نے ابراہیم علیہ السلام کے پاس یہ حکم بھیجا کہ سارہ علیہا السلام کو اس کے پاس بھیجیں آپ نے سارہ کو بھیج دیا وہ ظالم ان کے پاس آیا تو وہ ( سارہ علیہا السلام ) وضو کر کے نماز پڑھ رہی تھیں انہوں نے دعا کی کہ اے اللہ! اگر میں تجھ پر اور تیرے رسول پر ایمان رکھتی ہوں تو تو مجھ پر کافر کو نہ مسلط کر پھر ایسا ہوا کہ وہ کم بخت بادشاہ اچانک خراٹے لینے اور گر کر پاؤں ہلانے لگا۔