Arabic
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ، حَدَّثَنَا اللَّيْثُ، عَنْ خَالِدِ بْنِ يَزِيدَ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي هِلاَلٍ، عَنْ هِلاَلِ بْنِ أُسَامَةَ، أَنَّ أَبَا سَلَمَةَ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، أَخْبَرَهُ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَدْعُو فِي الصَّلاَةِ " اللَّهُمَّ أَنْجِ عَيَّاشَ بْنَ أَبِي رَبِيعَةَ، وَسَلَمَةَ بْنَ هِشَامٍ، وَالْوَلِيدَ بْنَ الْوَلِيدِ، اللَّهُمَّ أَنْجِ الْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ، اللَّهُمَّ اشْدُدْ وَطْأَتَكَ عَلَى مُضَرَ، وَابْعَثْ عَلَيْهِمْ سِنِينَ كَسِنِي يُوسُفَ ".
حدثنا يحيى بن بكير، حدثنا الليث، عن خالد بن يزيد، عن سعيد بن ابي هلال، عن هلال بن اسامة، ان ابا سلمة بن عبد الرحمن، اخبره عن ابي هريرة، ان النبي صلى الله عليه وسلم كان يدعو في الصلاة " اللهم انج عياش بن ابي ربيعة، وسلمة بن هشام، والوليد بن الوليد، اللهم انج المستضعفين من المومنين، اللهم اشدد وطاتك على مضر، وابعث عليهم سنين كسني يوسف
Bengali
আবূ হুরাইরাহ (রাঃ) হতে বর্ণিত যে, নবী সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম সালাতে দু‘আ করতেন। হে আল্লাহ্! আইয়াশ ইবনু আবূ রাবী‘আ, সালামাহ ইবনু হিশাম, ওয়ালীদ ইবনু ওয়ালীদকে মুক্তি দাও। হে আল্লাহ্! দুর্বল মু’মিনদেরকে মুক্তি দাও। হে আল্লাহ্! মুযার গোত্রের উপর তোমার পাঞ্জা কঠোর করে দাও এবং তাদের ওপর ইউসুফের দুর্ভিক্ষের বছরগুলোর মত বছর পাঠিয়ে দাও। [৭৯৭] (আধুনিক প্রকাশনী- ৬৪৫৮, ইসলামিক ফাউন্ডেশন)
English
Narrated Abi Huraira:The Prophet (ﷺ) used to invoke Allah in his prayer, "O Allah! Save `Aiyash bin Abi Rabi`a and Salama bin Hisham and Al-Walid bin Al-Walid; O Allah! Save the weak among the believers; O Allah! Be hard upon the tribe of Mudar and inflict years (of famine) upon them like the (famine) years of Joseph
Indonesian
Telah menceritakan kepada kami [Yahya bin Bukair] telah menceritakan kepada kami [Al Laits] dari [Khalid bin Yazid] dari [Sa'id bin Abi Hilal] dari [Hilal bin Usamah], bahwasanya [Abu Salamah bin Abdurrahman] mengabarkan kepadanya dari [Abu Hurairah], bahwasanya Nabi shallallahu 'alaihi wasallam dalam shalatnya berdoa: "Ya Allah, selamatkanlah 'Ayyasy bin Abi rabi'ah, Salamah bin Hisyam, Walid bin Al Walid, Ya Allah selamatkanlah orang-orang lemah dari kalangan orang-orang mukmin, ya Allah, kokohkanlah penyengsaraanmu terhadap Mudhar, dan kirimkanlah musim paceklik kepada mereka, sebagaimana paceklik yang menimpa Yusuf
Russian
Передают со слов Абу Хурайры, да будет доволен им Аллах, о том, что обычно, во время молитвы Пророк ﷺ обращался к Аллаху с мольбами: «О Аллах, спаси ‘Аййаша ибн Абу Раби‘у, Саляму ибн Хишама, аль-Валида ибн аль-Валида! О Аллах, спаси слабых из числа верующих! О Аллах, будь суров с племенем мудар и сделай так, чтобы голод продолжался для него столько же, сколько и во времена Йусуфа!»
Tamil
அபூஹுரைரா (ரலி) அவர்கள் கூறியதாவது: நபி (ஸல்) அவர்கள் (ஒருமுறை) தொழுகையில், “இறைவா! அய்யாஷ் பின் அபீரபீஆ, சலமா பின் ஹிஷாம், வலீத் பின் அல்வலீத் ஆகியோரைக் காப்பாற்றுவாயாக! இறைவா! (மக்காவிலுள்ள) ஒடுக்கப்பட்ட இறைநம்பிக்கையாளர்களையும் நீ காப்பாற்றுவாயாக! இறைவா! (கடும்பகை கொண்ட) ‘முளர்’ குலத்தார் மீது உனது பிடியை இறுக்குவாயாக! யூசுஃப் (அலை) அவர்கள் காலத்தில் நீ அனுப்பிய (பஞ்சமான) ஆண்டுகளைப் போன்று இவர்களுக்கும் (பஞ்சம் நிறைந்த) ஆண்டுகளை அனுப்புவாயாக!” என்று பிரார்த்தித்தார்கள்.2 அத்தியாயம் :
Turkish
Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem namazında şöyle dua ederdi: ''Allah'ım! Ayyaş b. Ebi Rebia, Seleme b. Hişam ve el-Velid b. el-Velid'i kurtar! Allah'ım kafir/erin zulmü altında ezilen, kurtulmaya çare bulamayan diğer mu'minleri (müstaz'afları) kurtar! Allah'ım Mudar kabilesini ezip, iyice perişan et, onları yerle bir eyle, onlara Hz. Yusuf'un zamanındaki kıtlık yıllarını gönder. " Fethu'l-Bari Açıklaması: "Tehdit ve zor kullanma." Zor kullanma (ikrah) başkasını yapmak istemediği bir şeye zorlamak anlamına gelir. İkrahın dört şartı vardır: 1- Zor kullanan kimsenin tehdit ettiği şeyi yapmaya gücü yetmesine karşılık, tehdide maruz kalan kaçarak bile olsa bunu savuşturmaktan aciz olmalıdır. 2- Tehdide maruz kalan kimse kendisinden istenilen fiili yapmadığı takdirde zor kullanan kimsenin söylediğini yapacağına yakın derecesinde zan taşımalıdır. 3- Zor kullanan kimsenin yaptığı tehdit o an için geçerli olmalıdır. Tehdit yönelten kimse "Eğer şöyle yapmazsan seni yarın döverim" dese, bu tehdide maruz kalan kimse tehdit altında kalmış sayılmaz. Ancak tehdit yöneiten kişi çok kısa bir zaman dilimini telaffuz etse veya tehdidinden dönmemek gibi bir adeti bulunsa bu takdirde zorlamaya maruz kalmış sayılır. 4- Tehdide maruz kalan kimse yaptığı fiili gönül rızasıyla yaptığını gösterecek davranışlar sergilememelidir. Çoğunluğu oluşturan bilginlere göre tehdidin söz ve fiille yapılmış olması arasında herhangi bir fark yoktur. Fiill tehdit açısından -bir kimseyi haksız yere öldürmek örneğinde olduğu gibi- ebediyyen haram olan bir fiil istisna tutulmuştur. Bilginler tehdide maruzkalan kimsenin zorlandığı fiili yapI1{amakla .mükellef olup olmadığı noktasında farklı görüşler ortaya atmışlardır. Şi&h Ebu ıshak eşŞirazı şöyle demiştir: Bilginler bir kimseyi öldürmeye zorlanan kimsenin, bundan kaçınmakla ve kendisini savunmakla yükümlü olduğu, o kişiyi öldürdüğü takdirde günaha gireceği noktasında icma etmişlerdir. Bu da bizezorlanan kimsenin o durumda mükellef olduğunu' göstermektedir. Aynı şeyleri İmam Gazzalı ve başkalarının ifadesinde de görmek mümkündür. Bilginlerin açıklamalarının zorunlu sonucu, sözkonusu ihtilafın zorlama faktörüyle şeriatın çağrısının birbiriyle uyumlu olması durumuna mahsus olduğudur. Bir kafiri öldürmeye ve Müslüman olmaya zorlama durumu buna örnektir. Buna karşılık bir kimseyi öldürmeye zorlama örneğinde olduğu gibi zorlama faktörüyle şeriatın çağrısı birbiriyle ters düştüğünde kişinin onu öldürmemekle yükümlü olduğu noktasında ihtilaf yoktur. İhtilaf, ikrah-ı müld durumunda kişinin mükellef olup olmadığı noktasındadır. İkrah-ı müld, kişinin zorlandığı fiili yapmaktan başka çare bulamadığı durumlardır. Bilginler tehdidin niteliği konusunda ihtilaf etmişlerdir. Öldürme, herhangi bir organı kesme, şiddetli bir şekilde dövme, uzun süre hapsetme tehdidi ittifakla geçerli kabul edilirken, hafifçe dövme ve bir ya da iki gün hapsetme tehdidinin geçerli olup olmadığı noktasında ihtilaf edilmiştir. "Kalbi imanla dolu olduğu halde." Bu ifade, kendi rızasıyla dinden dönene çok ağır bir tehdittir. Buna karşılık zorlanarak bunu yapan kişi, ayetin hükmüne göre mazurdur. Zira müspet bir hükümden yapılan istisna olumsuz anlamı ifade eder. Dolayısıyla küfre zorlanan kimsenin ayette ifade edilen tehdide dahil olmaması gerekir. Meşhur olduğu üzere zikredilen ayet Ammar b. Yasir hakkında inmiştir. Nitekim Ebu Ubeyde b. Muhammed b. Ammar b. Yasir şöyle demiştir: "Müşrikler Ammar'ı yakalayıp, ona işkence ettiler. Neticede onların istedikleri bazı şeylerde kendilerine uydu. Ammar Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yaptığı şeyden yakınınca, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Kalbini nasıl buluyorsun?" diye sordu. Ammar "imanla dopdolu" deyince, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Sana yine böyle yaparlarsa sen de öyle davran" buyurdu. Bu haber mürsel olup, ravileri sikadır. Haberi Taberi rivayet etmiştir. "Ancak kafir/erden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır." Ayette geçen "ölZ","takıyYe" yani onlardan korkarsanız istediklerini yapınız demektir. İmam Buhari bu açıklamayı Ebu Ubeyde'nin ifadesinden almıştır. Ebu Ubeyde, tukat ve takıyye aynı manadadır demiştir. Biz de şunu ekleyelim: Bu kelime Al-i İmran suresinin tefsirinde geçmişti. Ayetin manasına gelince, bir mu'min bir kafiri zahiren ve batınan dost edinmesin. Ancak zahiren ondan sakınması müstesnadır. Bu durumda ondan korktuğunda kendisiyle dost olabilir. Ancak içinden ona düşmanlık besler. "Görüldüğü üzere Allahu Teala, emrettiği şeyi terk etmekten kaçınmayan çaresizleri mazur görmektedir." Yani onlar mağlup olduklarında mazurdurlar. Zorlanan kimse, kendisine emredilen şeyi yapmaktan kaçınamayan zavallı ve aciz bir kimseden başkası değildir. Onu tehdit eden yaptığı tehdidi yerine getirmeye kudreti olan bir kimsedir. Çünkü o kendisinden istenilen fiili yapmamazlık edemez. Tıpkı zorlanan kimsenin istenilen fiilden kaçınamadığı gibi. Netice olarak zayıf ve aciz kimseler (müstazaf) tıpkı zorlanan (mükreh) hükmündedir. "Hasan-ı Basri Ayette geçen "ölZ= sakınma", kıyamete kadar geçerlidir demiştir." Abd b. Humeyd ve İbn Ebi Şeybe'nin nakillerine göre Hasan-ı Basri şöyle demiştir: "Sakınma (takiyye) mu'min için kıyamet gününe kadar caizdir. Ancak adam öldürme de takıyye olamaz. "(İbn Ebi Şeybe, Musannef, VI, 474) Abd b. Humeyd'in rivayeti ise "Ancak Allahu Teala'ın haram kıldığı nefsi öldürmede geçerli değildir" şeklindedir. Yani başkasını öldürmeye zorlanan bir kimse kendi canını başkasının canına tercih ettiği için mazur değildir. Biz de şunu ekleyelim: "Takıyye" kelimesinin manası insanın içindeki inancını ve başka şeyleri başkasına açık etmekten kaçınması demektir. Beyhakl'nin nakline göre İbn Abbas şöyle demiştir: "Takıyye kalp imanla dopdolu iken dille yapılır ve kişi adam öldürmek maksadıyla kimseye el uzatmaz." "İbn Abbas hırsızların zorlaması neticesinde hanımını boşamak zorunda kalan kimse için yaptığına itibar edilmez demiştir. İbn Ömer, İbnü'z-ZUbeyr, Şa'bı ve Hasan-ı Basri bu görüştedirier." Abdurrezzak'ın sahih bir isnadla İkrime'den nakline göre İbn Abbas tehdide maruz kalarak yapılmış boşamayı geçerli saymazdı. İbn Battal, İbnü'l-Münzir'e uyarak şöyle demiştir: Müdehitler, küfre zorlanan ve öldürüleceği korkusuyla kalbi imanla dopdolu olduğu halde kafir olan kimsenin kafirliğine hükmedilemeyeceği ve hanımının kendisinden boş düşmeyeceği noktasında icma etmişlerdir. Ancak Muhammed b. el-Hasen şöyle demiştir: Böyle bir kimse -içten içe Müslüman bile olsa- küfrünü açıktan yaparsa mürted olur ve karısı kendisinden boş düşer. İbn Battal, bu söz naslara muhalif olduğu için cevap vermeye değmez, demiştir. Bazı bilginler ise şöyle derler: Sözkonusu ruhsatın mahalli sözdür. Puta tapma veya bir Müslümanı öldürme ya da domuz eti yeme veya zina etme gibi fiille ilgili şeylerde ruhsat sözkonusu değildir. Evzaı ve Sehnun'un görüşü bu doğrultudadır. İsmail el-Kadl'nin sahih bir senedIe nakline göre Hasan-ı Basri ilişilmesi haram olan bir cana kıymada takıyye olmayacağı kanaatinde idi. Bir grup bilgin ise zorlama altında söylenen sözle, yapılan fiil birbirine eşittir demişlerdir. Bilginler zorlamanın tanımı üerinde ihtilaf, etmişlerdir. Abd b. Humeyd'in sahih bir isnadla nakline göre Hz. Omer şöyle demiştir: "Bir kimse hapse konulduğunda veya bağlandığında ya da işkenceye maruz kaldığında canından emin değilse zorlama altındadır. Kadı Şureyh'ten buna benzer ancak daha uzun bir rivayet nakledilmiştir. Bu rivayette "Dörılşey vardır ki bunlarla zorlama gerçekleşir: Hapse atmak, dövmek, tehdit yöneltmek ve bağlamak." İbn Mesud ise şöyle demiştir: "Herhangi bir söz, benden iki kamçıyı savuşturuyorsa onu söylerim." Çoğunluğu oluşturan bilginlerin görüşü bu doğrultudadır. KOfeli bilginlere göre bu konuda ayrıntı vardır. (Bilginler zorlama altında yapılmış boşama hakkında ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluğu oluşturan bilginler böyle bir boşamanın geçerli olmadığı kanaatine varmışlardır. Bu konuda İbn Battal sahabilerin icmaı olduğunu nakleder. KOfeli bilginler ise böyle bir boşamanın geçerli olduğu kanaatindedirler. Zühri, Katade ve Ebu Kılabe' den buna benzer bir görüş '1akledilmiştir. "Nebi s.a.v. 'Ameller niyet/ere göredir' buyurmuştur." Bu hadisin geniş bir çıklaması Sahih'in ilk hadisinde yapılmıştı)
Urdu
ہم سے یحییٰ بن بکیر نے بیان کیا، انہوں نے کہا ہم سے لیث بن سعد نے بیان کیا، ان سے خالف بن یزید نے بیان کیا، ان سے سعید بن ابی ہلال بن اسامہ نے، انہیں ابوسلمہ بن عبدالرحمٰن نے خبر دی اور انہیں ابوہریرہ رضی اللہ عنہ نے کہ نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم نماز میں دعا کرتے تھے کہ اے اللہ عیاش بن ابی ربیعہ، سلمہ بن ہشام اور ولید بن الولید ( رضی اللہ عنہم ) کو نجات دے۔ اے اللہ بےبس مسلمانوں کو نجات دے۔ اے اللہ قبیلہ مضر کے لوگوں کو سختی کے ساتھ پیس ڈال اور ان پر ایسی قحط سالی بھیج جیسی یوسف علیہ السلام کے زمانہ میں آئی تھی۔