Arabic

حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي وَائِلٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ ـ رضى الله عنه ـ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ‏"‏ مَنْ حَلَفَ عَلَى يَمِينِ صَبْرٍ، يَقْتَطِعُ بِهَا مَالَ امْرِئٍ مُسْلِمٍ، لَقِيَ اللَّهَ وَهْوَ عَلَيْهِ غَضْبَانُ ‏"‏‏.‏ فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَصْدِيقَ ذَلِكَ ‏{‏إِنَّ الَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللَّهِ وَأَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَلِيلاً‏}‏ إِلَى آخِرِ الآيَةِ‏.‏ فَدَخَلَ الأَشْعَثُ بْنُ قَيْسٍ فَقَالَ مَا حَدَّثَكُمْ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ، فَقَالُوا كَذَا وَكَذَا‏.‏ قَالَ فِيَّ أُنْزِلَتْ، كَانَتْ لِي بِئْرٌ فِي أَرْضِ ابْنِ عَمٍّ لِي فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ ‏"‏ بَيِّنَتُكَ أَوْ يَمِينُهُ ‏"‏‏.‏ قُلْتُ إِذًا يَحْلِفُ عَلَيْهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ‏.‏ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ‏"‏ مَنْ حَلَفَ عَلَى يَمِينِ صَبْرٍ، وَهْوَ فِيهَا فَاجِرٌ، يَقْتَطِعُ بِهَا مَالَ امْرِئٍ مُسْلِمٍ، لَقِيَ اللَّهَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ، وَهْوَ عَلَيْهِ غَضْبَانُ ‏"‏‏.‏
حدثنا موسى بن اسماعيل، حدثنا ابو عوانة، عن الاعمش، عن ابي وايل، عن عبد الله رضى الله عنه قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم " من حلف على يمين صبر، يقتطع بها مال امري مسلم، لقي الله وهو عليه غضبان ". فانزل الله تصديق ذلك {ان الذين يشترون بعهد الله وايمانهم ثمنا قليلا} الى اخر الاية. فدخل الاشعث بن قيس فقال ما حدثكم ابو عبد الرحمن، فقالوا كذا وكذا. قال في انزلت، كانت لي بير في ارض ابن عم لي فاتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال " بينتك او يمينه ". قلت اذا يحلف عليها يا رسول الله. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم " من حلف على يمين صبر، وهو فيها فاجر، يقتطع بها مال امري مسلم، لقي الله يوم القيامة، وهو عليه غضبان

Bengali

এরপর আশ‘আস ইবনু কায়স (রাঃ) প্রবেশ করে জিজ্ঞেস করলেন যে, আবূ ‘আবদুর রাহমান তোমাদের কাছে কী বর্ণনা করেছেন। লোকেরা বলল, এমন এমন। তখন তিনি বললেন, এ আয়াত আমার ব্যাপারে অবতীর্ণ করা হয়েছে। আমার চাচাতো ভাই-এর জমিতে আমার একটি কূপ ছিল। আমি এ ব্যাপারে রাসূলুল্লাহ্ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম-এর নিকট হাযির হলাম। তিনি বললেনঃ তুমি প্রমাণ হাযির কর অথবা সে শপথ করুক! আমি বললাম, হে আল্লাহর রাসূল! এ কথার উপরে সে তো শপথ করেই ফেলবে। রাসূলুল্লাহ্ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম বললেনঃ যে ব্যক্তি কোন মুসলিমের সম্পদ ছিনিয়ে নেয়ার মানসে কসম করে, অথচ সে তাতে মিথ্যাচারী, তাহলে কিয়ামতের দিন সে আল্লাহর সাথে সাক্ষাত করবে এমতাবস্থায় যে আল্লাহ্ তার উপর রাগান্বিত থাকবেন। [২৩৫৭] (আধুনিক প্রকাশনী- ৬২১০, ইসলামিক ফাউন্ডেশন)

English

Narrated `Abdullah:Allah's Messenger (ﷺ) said, "If somebody is ordered (by the ruler or the judge) to take an oath, and he takes a false oath in order to grab the property of a Muslim, then he will incur Allah's Wrath when he will meet Him." And Allah revealed in its confirmation: 'Verily! Those who purchase a small gain at the cost of Allah's covenants and their own oaths.' (3.77) (The sub-narrator added:) Al-Ash'ath bin Qais entered, saying, "What did Abu `Abdur-Rahman narrate to you?" They said, "So-and-so," Al-Ash'ath said, "This verse was revealed in my connection. I had a well on the land of my cousin (and we had a dispute about it). I reported him to Allah 's Apostle who said (to me). "You should give evidence (i.e. witness) otherwise the oath of your opponent will render your claim invalid." I said, "Then he (my opponent) will take the oath, O Allah's Messenger (ﷺ)." Allah's Messenger (ﷺ) said, "Whoever is ordered (by the ruler or the judge) to give an oath, and he takes a false oath in order to grab the property of a Muslim, then he will incur Allah's Wrath when he meets Him on the Day of Resurrection

Indonesian

Telah menceritakan kepada kami [Musa bin Isma'il] telah menceritakan kepada kami [Abu 'Awanah] dari [Al A'masy] dari [Abu Wa`il] dari [Abdullah] radliallahu 'anhu menuturkan; Rasulullah Shallallahu'alaihi wa sallam bersabda: "Barangsiapa bersumpah mengada-ada di depan hakim, dengan tujuan untuk memperoleh harta seorang muslim, maka ia berjumpa dengan Allah dan Allah murka kepadanya, " kemudian Allah menurunkan ayat yang membenarkan hal ini dengan ayat; 'Sesungguhnya orang-orang yang menukar janji Allah dan sumpah mereka dengan harga yang sedikit' (QS. Ali'imran 77) hingga akhir ayat. Maka [Al Asy'ats bin Qais] masuk dan bertanya; 'Apa yang diceritakan Abu Abdurrahman kepada kalian? ' Mereka menjawab; 'begini dan begini'. Maka Al Asy'ats bin Qais berkata; 'ayat itu diturunkan kepada kami, yang ketika itu saya mempunyai sumur di pekarangan keponakanku, maka kudatangi Rasulullah Shallallahu'alaihi wa sallam dan beliau bersabda: "Sekarang engkau harus menyertakan bukti kepemiikanmu atau dia melakukan sumpahnya!" Aku menjawab; 'kalau begitu, dia pasti akan bersumpah Ya Rasulullah! ' Rasulullah Shallallahu'alaihi wa sallam bersabda: "Barangsiapa bersumpah dengan sumpah dusta (diada-adakan), ia melakukan kejahatan dengan sumpahnya itu dengan tujuan untuk merampas harta seorang muslim, ia akan menjumpai Allah sedang Allah dalam keadaan murka kepadanya

Russian

(В этот момент) вошёл Аль-Аш‘ас ибн Кайс, да будет доволен им Аллах, и сказал: «Что рассказал вам Абу ‘Абдуррахман?» Они ответили: «То-то и то-то». Аль-Аш‘ас сказал: «(Этот аят) был ниспослан в отношении меня. (Дело в том, что) мне принадлежал колодец(, располагавшийся) на земле моего двоюродного брата. Я пришёл (с этим делом) к Посланнику Аллаха ﷺ который сказал (мне): “(Приведи) своё доказательство или пусть он поклянётся”. Я сказал: «Но ведь он сейчас поклянётся, о Посланник Аллаха!” И тогда Посланник Аллаха ﷺ сказал: “Пусть тот, кто, давая обязательную клятву (Аллахом), солгал, чтобы таким образом присвоить имущество мусульманина, тот в День воскресения встретит Аллаха разгневанным на него”»

Tamil

Turkish

Abdullah İbn Mesud Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Kendisinden yemin etmesi istendiğinde bir müslümanın malından pay elde eden kişi, Allah'ı gazaplandırmış olarak onun huzuruna Çıkar." Allah Teala bunu tasdik etmek üzere "Şüphesiz Allah'a olan ahidlerini ve yeminierini az bir pahaya değiştirenler, işte onlar için ahirette hiç bir nasip yoktur" ayetini indirdi. [-6677-] Eş'as bin Kays geldi ve "Ebu Abdurrahman size ne anlattı?" diye sordu. Onlar da şöyle şöyle anlattı, dediler. Eş'as şöyle dedi: "Bu ayet benim hakkımda nazil oldu. Amcamın oğlunun arazisindebana ait bir kuyu vardı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelip durumu arz ettim, o da bana bu konuda ya benim delil getirmem ya da onun yemin etmesi gerektiğini söyledi. Ben de "Ya kendisine ait olduğuna dair yemin ederse?" dedim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle cevap verdi: "Kendisinden yemin etmesi istendiğinde günah işleyerek bir müslümanın malından payelde eden kişi, Allah'ı gazaplandırmış olarak onun huzuruna çıkar." Fethu'l-Bari Açıklaması: (Şüphesiz Allah'a olan ahitlerini ve yeminlerini az bir pahaya değiştirenler, işte onlar için ahirette hiç bir nasip yoktur) Bu ayette yemin edilmeden yapılan ahit, yemine atfedilmiştir. Dolayısıyla bu kullanımı delil kabul ederek ahdin de yemin olduğunu söyleyenler olmuştur. Bazı Malikiler örfe göre ahit, misak, kefalet ve emanetin de yemin olduğunu, yeminin bunların ana vasfı olduğunu ve gizlenemeyeceğini söylemişlerdir. İbn Battal şöyle demiştir: Allah teala diğer yeminlerden önce ahitten söz etmiştir. Bu da ahitte yeminin varlığına delalet eder. Çünkü Allah'ın ahdi kullarına taahhüt ettiği ve verdiği şeylerdir. Nitekim ayette "Onların bir kısmı Allah'a verdiği sözü tutmuştur" buyrulmuştur. Allah'ın ahdi, vefasızlık barındırmayacağı için önce zikredilmiştir. (Allah'ı yeminlerinizle, iyilik etmenize, takva sahibi olmanıza ve insanların arasını bulmaya engel yapmayın.) İbnu't-Tin ve bir başka ilim adamı şöyle demiştir: Bu ayetin manasında ihtilaf edilmiştir. Zeyd İbn Eslem'den rivayet edildiğine göre mana şöyledir: "Doğru söylüyor olsanız da Allah'm adına çok yemin etmeyin" Bunun faydası kalplerde heybet oluşturmaktır. Allahu Teala'ın "Alabildiğine yemin eden aşağılık kimselerden hiçbirine boyun eğme"(Kalem 10) ayeti buna işaret etmektedir. Said b. Cubeyr'in görüşü ise şöyle nakledilmiştir: Mesela bir kimse akrabalarıyla ilişkisini keseceği ne yemin etse ve kendisine "Bu bağı koparma" denilse, o da "Ama yemin ettim" dese ayette yasaklık getirilen duruma düşmüş olur. Buna göre "en teberru", "kerahete en teberru = iyilik etmekten hoşlanmadığınız için" demektir. Buna göre kişinin hayırlı olan şeyi yapması ve yemininden dolayı kefaret vermesi uygundur. Taberl'nin, Ali b. Ebi Talha'dan nakline göre İbn Abbas ayete şu manayı vermiştir: "İyilik yapmamak için Allah'lIl adını yeminine engel kılma. Bunun yerine kefaretini ver ve o iyiliği yap." "Kim yalan yere kasten yemin ederse (yemin-i sabr)" Yemin-i sabr, kişinin etmesi gerekli ve yapmaya zorlandığı yemindir. Arapçada "asbarahu'l-yemine" denilir ki bunun manası kişinin hakkını almasının söz konusu oldu yerde yemin . etmesini talep etti demektir. Hadisten Çıkarılan Sonuçlar 1- Hakim, anlaşmazlık konusu olan şeyi davacı ve davalı nitelediklerirıcie, belirli hale getirdiklerinde ve tanıttıWarında kendisi gözüyle görmese bile o davaya bakabilir. 2- Hakim, davacı olan tarafa delili olup olmadığını sorar. İmam Buhari Şehadat Bölümünde "Konusu MalOlan Bütün Davalarda Delil Getirme Yükümlülüğü Davacıya Düşer" şeklinde bir başlık atmıştır. Bu rivayet İmam Malik'in şu görüşüne delil olarak gösterilmiştir: Bir kimse borçlusunun yeminini kabul etse, akabinde de delil getirmek istese bu davaya bakılmaz. Ancak karşı tarafın yemininitalep etmeden önce delil getirmemesine uygun bir mazeret ileri sürmesi durumu, bundan müstesnadır. 3- Lehine hüküm verilen kişi esasen haksız bile olsa hükümler zahire göre verilir. 4- Bu hadis, -Ebu Hanife'nin görüşünün aksine- hakimin hükmünün bir kimseye esasen helal olmayan bir şeyi mubah kılmayacağını savunan çoğunluğa delildir. İmam Nevevi bu hükmün mutlak olduğunu söylemiştir. Ancak bu görüş, İbn Abdulberr'in hakimin hükmünün mal davalarında esasen haram olan bir şeyi helal kılmayacağı yolunda icma olduğu şeklindeki nakliyle tenkit edilmiştir. İbn Abdilberrşöyle demiştir: Bilginler iç yüzü itibariyle aksi geçerli olduğu halde zahiren bir kadınla nikahlanan kimsenin bu nikahının helal olup olmadığı noktasında ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluk, kadınların anlaşmazlığa konu olduğu davalar, mal davaları gibidir derken İmam Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve bazı Maliki alimler, bu sadece mal davalarında böyledir demişlerdir. Doğruyu en iyi Allahu Teala bilir. 5- Hadis bir Müslümanın hakkını almak için haksız yere yemin eden kimseye ağır ifadeler kullanmaktadır. Bu ifade çoğunluğa göre geçerli bir tövbe etmek-, sizin ölen kimse için söz konusudur derken ehl-i sünnet hadiste ifade edilen ceza Allahu Teala'ın azap etmeyi dilediği kimselere yöneliktir demişlerdir. 6- Hadise göre yalan yere yapılan yemin ile davalıya karşı açılan dava düşer. Onun dininde günahkar olması hacr edilmesini gerektirmediği gibi ikrarını da iptal etmez. Böyle olmasaydı yapılan yeminin hiçbir anlamı olmazdı. 7 - Hakim davalıdan yemin etmesini istediğinde yalandan yere yemin etmesi endişesiyle kendisine öğüt verir. Böylece onun öğütle hakka dönmesini hedefler. 8- Hadis yemin etmek için özel bir mekan gerektiğine işaret etmektedir. Çünkü bu hadisin bazı rivayet yollarında "Yemin etmek için yola çıktı" ifadesi yer almaktadır. Nebi s.a.v.'in döneminde onun minberinin yanında yemin edildiği bilinmektedir

Urdu