Arabic

حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْجَعْدِ، أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ مَوْلَى، أَنَسٍ ـ قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ اسْمُهُ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِي عُتْبَةَ ـ سَمِعْتُ أَبَا سَعِيدٍ، يَقُولُ كَانَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم أَشَدَّ حَيَاءً مِنَ الْعَذْرَاءِ فِي خِدْرِهَا‏.‏
حدثنا علي بن الجعد، اخبرنا شعبة، عن قتادة، عن مولى، انس قال ابو عبد الله اسمه عبد الله بن ابي عتبة سمعت ابا سعيد، يقول كان النبي صلى الله عليه وسلم اشد حياء من العذراء في خدرها

Bengali

আবূ সা‘ঈদ (রাঃ) হতে বর্ণিত। তিনি বলেনঃ নবী সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম নিজ গৃহে অবস্থানকারিণী কুমারী মেয়ের চেয়েও অধিক লজ্জাশীল ছিলেন। [৩৫৬২] (আধুনিক প্রকাশনী- ৫৬৭৯, ইসলামিক ফাউন্ডেশন)

English

Narrated Abu Sa`id:The Prophet (ﷺ) was more shy (from Haya': pious shyness from committing religeous indiscretions) than a veiled virgin girl. (See Hadith No. 762, Vol)

Indonesian

Telah menceritakan kepada kami [Ali bin Al Ja'ad] telah mengabarkan kepada kami [Syu'bah] dari [Qatadah] dari [Bekas budak Anas], Abu Abdullah berkata; namanya adalah Abdullah bin Abu 'Utbah dia berkata; saya mendengar [Abu Sa'id] berkata; Nabi shallallahu 'alaihi wasallam lebih pemalu daripada seorang gadis pingitan yang dipingit di kamarnya

Russian

Сообщается, что Абу Са‘ид, сказал: «Пророк ﷺ был стыдлив в большей степени, чем девушка, сидящая за своей занавеской»

Tamil

அபூசயீத் அல்குத்ரீ (ரலி) அவர்கள் கூறியதாவது: நபி (ஸல்) அவர்கள் திரைக்குள் இருக்கும் கன்னிப் பெண்ணைவிடவும் அதிகக் கூச்ச சுபாவம் உள்ளவர்களாய் இருந்தார்கள்.134 இதை அப்துல்லாஹ் பின் அபீஉத்பா (ரஹ்) அவர்கள் அறிவிக்கிறார்கள். அத்தியாயம் :

Turkish

Ebu Said'den, diyor ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, odasında kendisine ayrılan yerde bulunan bakire kızdan daha ileri derecede haya sahibi idi." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Haya". Hayanın tarifi, İman bölümünün baş taraflarında geçmiş bulunmaktadır. İbn Dakiki'l-'Id, Şerhu'l-Umde adlı eserinde şunları söylemektedir: Hayanın asıl anlamı, imtina etmektir. Daha sonra bu inkibad (geri durmak) hakkında kullanılmaya başlanmıştır. Gerçek şu ki, imtina da hayanın gereklerindendir. Bir şeyin gereği, onun aslı olmaz. İmtina, hayanın gereklerinden olduğuna göre hayayı elden bırakmamaya dair yapılan teşvik, aynı zamanda ayıplanan şeyleri işlemekten imtina etmeye de teşvik olur. Bu lafız sonuna, uzatan bir hemze getirilmeyip, "haya" şeklinde söylenecek olursa yağmur demek olur. "Haya, hayırdan başka bir şey getirmez." Taberani, Kurra İbn Iyasitan şu hadisi rivayet etmektedir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e: Haya dinden (mi)dir, diye soruldu. O: Aksine o dinin tamamıdır, buyurdu." "Şüphesiz hayanın bir kısmı vakardır. Şüphesiz hayanın bir kısmı sekinettir. " Kurtubi dedi ki: Buşeyr'in sözünün anlamı şudur: Hayanın bir kısmı, sahibini başkasına saygı göstermek ve kendisinin de saygı gösterilecek birisi olması suretiyle vakarlı olmaya iter. Hayanın bir kısmı da sahibini şahsiyetli, mert bir kimseye yakışmayan birtakım işleri yapmakta harekete geçmekten alıkoyarak sakinleştirir. İmran'ın onun bu söylediklerine bu kadar tepki göstermesi, sözlerinin anlamı açısından değildir. Ona bu sözlerini Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sözüne başkasının sözüyle karşılık vermek anlamına gelecek şekilde söylediği için tepki göstermiştir. "Haya imandandır." İbnu't-Tin'in, Ebu Abdulmelik'ten nakletliğine göre bundan maksat, imanın kemalidir. Ebu Ubeyd el-Herevi de şöyle demektedir: Yani hayalı bir kimse, takvalı olmasa dahi hayası sayesinde masiyetlerden uzak durur. Böylelikle haya kendisini masiyetler işlemekten engellemek bakımından iman gibi olur. İyad ve başkaları da şöyle demektedir: Haya, insanın tabiatında olan bir şey olmakla birlikte, imandan diye değerlendirilmesinin sebebi, hayanın şeriatın kanununa göre kullanılmasının belli bir maksada, o alanda fiil işlemeye (kesbe) ve ilme ihtiyacının olmasından dolayıdır. Tamamıyla hayır olup onun ancak hayır getirmesine gelince, bunun genelolarak yorumlanması zor bir durumdur. Çünkü haya bazı hallerde kişiyi kötülükler işleyen kimseye karşı çıkmaktan alıkoyabilir ve bazı hakları ihlal edip yerine getirmemeye itebilir. Buna şöyle cevap verilmiştir: Bu hadislerde kastedilen haya, şer'i alandır. Hakların ihlal edilmesi sonucunu veren haya şer'i bir haya değildir, aksine o bir acizlik ve bir küçüklüktür. Buna haya adının verilmesi, şer'i hayaya benzerliğinden ötürüdür. O da kişiyi çirkin olan işi terk etmeye iten bir ahlaktır. Derim ki: Bununla, hayayı ahlak edinen bir kimsenin bu hayasının çoğunlukla hayra götüren türden olana işaret edilme ihtimali de vardır. Böylelikle haya sebebiyle yaptığı hayırların yanında, sözü geçen türden yapması muhtemel olumsuzlukların pek değeri olmaz. Yahut haya hayra götüren bir sebep olduğu için haya sahibinin huyu ve adeti haline geldiği takdirde, bu haya sebebiyle bizatihi hayır ve hayra sebep olan işleri yapar. Ebu'I-Abbas el-Kurtubi dedi ki: Kesbi haya, şeriat koyucunun imandan kabul ettiği hayadır. Kendisiyle mükellef kılınan haya da budur. Tabiatla bulunan haya değildir. Şu kadar var ki, tabiatında bir miktar haya bulunan kimsenin sahip olduğu bu tabii haya, kesbi hayaya sahip olmakta ona yardımcı olur. Bazen kesbi haya tabiatta yer edinceye kadar bir karakter haline de gelebilir. Devamla dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, hayanın her iki türünü de kendi şahsında toplamıştır. Onun tabiatında bulunan haya, perdesi arkasında saklanan bakire kızdan daha ileri idi. Kesbi hayası itibariyle de en yüksek zirveye ulaşmıştı. ---Ebu'I-Abbas el-Kurtubl'den iktibas burada sona ermektedir. --- Böylelikle burada üçüncü hadisin zikredilmesinin alakası da anlaşılmış olmaktadır. Buna dair açıklamalar da daha önce Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in nitelikleri başlığında geçmiş bulunmaktadır

Urdu

ہم سے علی بن الجعد نے بیان کیا، کہا ہم کو شعبہ نے خبر دی، انہیں قتادہ نے، انہیں انس رضی اللہ عنہ کے غلام قتادہ نے، ابوعبداللہ امام بخاری رحمہ اللہ نے کہا کہ ان کا نام عبداللہ بن ابی عتبہ ہے، میں نے ابوسعید سے سنا، انہوں نے بیان کیا کہ نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم پردہ میں رہنے والی کنواری لڑکی سے بھی زیادہ حیاء والے تھے۔