Arabic
حَدَّثَنِي إِسْحَاقُ، أَخْبَرَنَا رَوْحٌ، حَدَّثَنَا زَكَرِيَّاءُ بْنُ إِسْحَاقَ، حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ دِينَارٍ، عَنْ عَطَاءٍ، سَمِعَ ابْنَ عَبَّاسٍ، يَقْرَأُ {وَعَلَى الَّذِينَ يُطَوَّقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِينٍ }. قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ لَيْسَتْ بِمَنْسُوخَةٍ، هُوَ الشَّيْخُ الْكَبِيرُ وَالْمَرْأَةُ الْكَبِيرَةُ لاَ يَسْتَطِيعَانِ أَنْ يَصُومَا، فَلْيُطْعِمَانِ مَكَانَ كُلِّ يَوْمٍ مِسْكِينًا.
حدثني اسحاق، اخبرنا روح، حدثنا زكرياء بن اسحاق، حدثنا عمرو بن دينار، عن عطاء، سمع ابن عباس، يقرا {وعلى الذين يطوقونه فدية طعام مسكين }. قال ابن عباس ليست بمنسوخة، هو الشيخ الكبير والمراة الكبيرة لا يستطيعان ان يصوما، فليطعمان مكان كل يوم مسكينا
Bengali
أَيَّامًا مَّعْدُوْدٰتٍ ط فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَّرِيْضًا أَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ ط وَعَلَى الَّذِيْنَ يُطِيْقُوْنَه” فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِيْنٍ ط فَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَهُوَ خَيْرٌ لَّه”ط وَأَنْ تَصُوْمُوْا خَيْرٌ لَّكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُوْنَ (184)) নির্দিষ্ট কয়েক দিনের জন্য। তবে তোমাদের মধ্যে কেউ অসুস্থ হলে কিংবা সফরে থাকলে সে অন্য সময়ে সওমের সংখ্যা পূরণ করে নিবে। আর সওম যাদের জন্য অতিশয় কষ্টদায়ক, তারা এর পরিবর্তে ফিদয়া দিবে একজন মিসকীনকে খাদ্যদান করে। কেউ স্বতঃস্ফূর্তভাবে সৎকাজ করলে তা তার জন্য কল্যাণকর হয়। যদি তোমরা সওম কর; তবে তা হবে তোমাদের জন্য অধিকতর কল্যাণকর, যদি তোমরা তা বুঝতে। (সূরাহ আল-বাকারাহ ২/১৮৪) وَقَالَ عَطَاءٌ يُفْطِرُ مِنَ الْمَرَضِ كُلِّهِ كَمَا قَالَ اللهُ تَعَالَى وَقَالَ الْحَسَنُ وَإِبْرَاهِيْمُ فِي الْمُرْضِعِ أَوِ الْحَامِلِ إِذَا خَافَتَا عَلَى أَنْفُسِهِمَا أَوْ وَلَدِهِمَا تُفْطِرَانِ ثُمَّ تَقْضِيَانِ وَأَمَّا الشَّيْخُ الْكَبِيْرُ إِذَا لَمْ يُطِقْ الصِّيَامَ فَقَدْ أَطْعَمَ أَنَسٌ بَعْدَ مَا كَبِرَ عَامًا أَوْ عَامَيْنِ كُلَّ يَوْمٍ مِسْكِيْنًا خُبْزًا وَلَحْمًا وَأَفْطَرَ قِرَاءَةُ الْعَامَّةِ يُطِيْقُوْنَهُ وَهْوَ أَكْثَرُ. ইমাম ‘আত্বা (রহ.) বলেন, সর্বপ্রকার রোগেই সওম ভাঙ্গা যাবে। যেমন আল্লাহ বলেছেন। পক্ষান্তরে ইমাম হাসান ও ইবরাহীম (রহ.) বলেন, স্তন্যদাত্রী এবং গর্ভবতী স্ত্রীলোক যখন নিজ প্রাণ অথবা তাদের সন্তানের জীবনের প্রতি হুমকির আশঙ্কা করে তখন তারা উভয়ে সওম ভঙ্গ করতে পারবে। পরে তা আদায় করে নিতে হবে। অতিবৃদ্ধ ব্যক্তি সওম পালনে অক্ষম হলে যেমন আনাস (রাঃ) বৃদ্ধ হওয়ার পর এক বছর অথবা দু’বছর প্রতিদিন এক দরিদ্র ব্যক্তিকে রুটি ও গোশ্ত খেতে দিতেন এবং সওম ত্যাগ করতেন। অধিকাংশ লোকের কিরাআত হলيُطِيْقُوْنَهُ অর্থাৎ যারা সওমের সামর্থ্য রাখে এবং এটাই সাধারণ্যে প্রচলিত। ৪৫০৫. আতা (রহঃ) ইবনু ‘আব্বাস (রাঃ)-কে পড়তে শুনেছেন ...... অর্থাৎ যারা সওম পালনে সক্ষম নয়। তাদের জন্য একজন মিসকীনকে খানা খাওয়ানোই ফিদ্য়া। ইবনু ‘আব্বাস (রাঃ) বলেন, এ আয়াত রহিত হয়নি। এ হুকুম সেই অতিবৃদ্ধ পুরুষ ও স্ত্রীলোকের জন্য যারা সওম পালনে সমর্থ নয়। এরা প্রত্যেক দিনের সওমের পরিবর্তে একজন মিসকীনকে পেট পুরে আহার করাবে। (আধুনিক প্রকাশনীঃ ৪১৪৭, ইসলামিক ফাউন্ডেশনঃ)
English
Narrated 'Ata:That he heard Ibn `Abbas reciting the Divine Verse:-- "And for those who can fast they had a choice either fast, or feed a poor for every day.." (2.184) Ibn `Abbas said, "This Verse is not abrogated, but it is meant for old men and old women who have no strength to fast, so they should feed one poor person for each day of fasting (instead of fasting)
Indonesian
Telah menceritakan kepadaku [Ishaq] Telah mengabarkan kepada kami [Rauh] Telah menceritakan kepada kami [Zakaria bin Ishaq] Telah menceritakan kepada kami [Amru bin Dinar] dari [Atha] dia mendengar [Ibnu Abbas] membaca ayat; "Dan bagi orang-orang yang berat menjalankannya maka wajib membayar fidya yaitu memberi makan orang miskin, "(QS. Albaqarah 184), Ibnu Abbas berkata; Ayat ini tidak dimanshukh, namun ayat ini hanya untuk orang yang sudah sangat tua dan nenek tua, yang tidak mampu menjalankannya, maka hendaklah mereka memberi makan setiap hari kepada orang miskin
Russian
Сообщается, что ’Ата слышал, как Ибн ’Аббас читал: «А тем, которые способны [/йутаввакуна-ху/ вместо /йутыкуна-ху/ — прим. пер.] поститься с трудом, следует во искупление накормить бедняка». Ибн ’Аббас сказал: «Этот аят не является отменённым, здесь речь идёт о дряхлом старце или старушке, которые не могут поститься, и вместо этого должны кормить по бедняку за день поста»
Tamil
அதாஉ பின் அபீ ரபாஹ்-(ரஹ்) அவர்கள் கூறியதாவது: இப்னு அப்பாஸ் (ரலி) அவர்கள், “வ அலல்லதீன யுதவ்வகூனஹு ஃபித்யத் துன் தஆமு மிஸ்கீன்” (ரமளான் நோன்பு கடமையாக்கப்பட்டு(ம் அதை நோற்கச் சக்தியின்றி) இருப்பவர்கள் (ஒரு நாள் நோன்பைக் கைவிட்டதற்குப்) பரிகாரமாக ஓர் ஏழைக்கு உணவளிக்க வேண்டும்) எனும் (2:184ஆவது) இறைவசனத்தை ஓதி, “இது சட்டம் மாற்றப்பட்ட வசனம் அன்று; நோன்பு நோற்க இயலாத தள்ளாத முதியவரையும் தள்ளாத வயதுடைய பெண்ணையும் இது குறிக்கும். அவர்கள் ஒவ்வொரு நாளுக்கும் பகரமாக ஓர் ஏழைக்கு உணவளிக்கட்டும்” என்று சொன்னார்கள். அத்தியாயம் :
Turkish
Ata, İbn Abbas'ın bu ayeti وعلى الذين يطوقونه فدية طعام مسكين ale'lIezine yutavvekunehu fidyetun taamu miskın şeklinde okuduğunu işittiğini nakletmiştir. İbn Abbas şöyle demiştir: "Bu ayet mensuh değildir. Zira bu ayet ile, oruca gücü yetmeyen ve oruç tutamadığı her gün için bir yoksulu doyuran yaşlı erkek ve kadınlar kastedilmiştir." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Ata şöyle demiştir: 'Kişi, Allah Teala'nın buyurduğu gibi her türlü hastalıktan dolayı oruç tutmayabilir." Abdurrezzak İbn Hemmam bu rivayeti İbn Cüreyc kanalıyla zikretmiştir. Söz konusu rivayet şu şekildedir: İbn Cüreyc "Ata'ya kişi, hangi rahatsızlıktan dolayı oruç tutmayabilir?" diye sordum. O da, "her türlü hastalıktan dolayı oruç tutmayabilir," şeklinde cevap verdi. Ben, "Kişi oruç tutarken rahatsızlanırsa, orucunu bozabilir mi?" diye sordum. Oda "Evet," diye cevap verdi. Selef uleması, mükellefin hangi hastalıklardan dolayı oruç tutmayacağı konusunda ihtilaf etmiştir. Çoğunluğa göre, su olmasına rağmen teyemmüm alınmasını mübah hale getirecek bir rahatsızlıktan dolayı kişi oruç tutmaz. Bir başka ifade ile, oruca devam ettiği takdirde canından endişe eden veya organlarından birine zarar gelmesinden ya da başına gelen rahatsızlığın ilerleyip sürmesinden korkan kimse oruç tutmaz. Bu konuda İbn SIr1n şöyle demiştir: "İnsan, hastalık adı verilen hallerde oruç tutmayabilir." Onun bu görüşu Ata'nın görüşüne benzemektedir. Hasan-ı Basrı ve Nehaı'ye göre ise kişi, ayakta namaz kılamayacak kadar hasta olduğu zaman oruç tutmaz. (......yutavvekune) İbn Mes'ud'un kıraatı da böyledir. Nesaı, İbn Ebı Nüceyh kanalıyla Amr İbn Dinar'dan şöyle nakletmiştir: ......yutavvekunehu, orucu üstlenmek anlamına gelir." Bu yorum gayet güzeldir. Bununla şu mana kastedilmiştir: "Onlar orucun güçlüğüne katlanmayı üstlenmişlerdir." "İbn Abbas şöyle demiştir: "Bu ayet mensuh değildir. Zira bu ayet ile oruca gücü yetmeyen ve oruç tutamadığı her gün için bir yoksulu doyuran yaşlı erkek ve kadınlar kastedilmiştir." İbn Abbas'ın görüşü böyledir. Ancak çoğunluk bu konuda ona muhalefet etmiştir. Onun bu sözünden sonra zikredilen hadiste, bu ayetin neshedildiğini gösteren bilgiler mevcuttur. Bu kıraat (o,j j.bjyutavvekunehu kıraati), meşhur kıraatteki .....yutikune fiilinin önündeki olumsuzluk edatı .....la'nın hazfedildiğini, dolayısıyla ayetin anlamını "Oruca güç yetiremeyenlerin fidye vermesi gerekir," şeklinde olduğunu iddia edenlerin yorumunu zayıf hale getirmektedir. Bu yorum, çoğunluğun .ı,j}.;!yutlkOnehQ ifadesindeki zamirin oruca döndüğü görüşünde olduğunu gösterir. Buna göre ayetin manası şöyledir: "Oruca güç yetirenler fidye vermek zorundadır." Halbuki fidye, oruca güç yetirenlere farz değildir. Sadece oruç tutamayanlara farzdır. Bu itiraza şu şekilde cevap verilir: Bu ifadede hazif vardır. Takdiri ise şu şekildedir: "Oruca güç yetirenler, oruç tutmadıkları takdirde fidye vermek zorundadır." Çoğunluğa göre orucun farz kılındığı ilk zamanlarda uygulama bu şekilde idi. Daha sonra bu hüküm neshedildi ve fidye verme, oruç tutamayan güçsüz kimselere ait bir hükme dönüştü. Nitekim bu konuyla ilgili olarak "Kitabu's-Sıyam"da İbn Ebı Leyla'dan şu hadis nakledilmişti: "Muhammed'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabının anlattığına göre, Ramazan orucu farz kılınınca, bu hüküm insanlara ağır geldi. Bu yüzden oruç tutabilecek güçte olan insanlardan bir kısmı, oruç tutmayıp yerine her gün bir yoksulu doyurdu. Bu konuda onlara ruhsat verilmişti. Daha sonra 'Oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır, '[Bakara 184] ayeti bu hükmü neshettL" İbn Abbas'ın kıraatine göre ise, burada nesih yoktur. Çünkü onun kıraatine göre bu ayet, zorlanarak oruç tutanlara fidye vermeyi zorunlu hale getirmektedir. Buna göre oruca gücü yetmeyenıer, oruçlarını bozar, ancak buna keffaret olarak fidye verirler. Bu hüküm de kıyamete kadar bakidir. Bu hadis, İmam Malik ve ona tabi olanların aksine, yaşlı ve yaşlılar hükmünde olan kimselerin oruç tutmakta zorlandıkları vakit, oruç tutmayıp yerine fidye verebileceğini ileri süren İmam Şafii ve onu takip edenler için delil teşkil eder. Hamile ve emzikli kadınlar ile yaşlılıktan dolayı oruç tutamayan, ancak daha sonra orucu kaza etmek için derman bulan kimselerin durumu hakkında ihtilaf edilmiştir. İmam Şafii ile Ahmed İbn Hanbel, bu kimselerin hem oruçlarını kaza edip hem de fidye vermeleri gerektiğini ileri sürmüştür. Evzaı ve KOfeliler [Hanefiler] ise, kazanın yeterli olduğu, fidyeye gerek olmadığı görüşünü benimsemiştir
Urdu
مجھ سے اسحاق نے بیان کیا، انہوں نے کہا ہم کو روح نے خبر دی، انہوں نے کہا ہم سے زکریا بن اسحاق نے بیان کیا، انہوں نے کہا ہم سے عمرو بن دینار نے بیان کیا، ان سے عطاء نے اور انہوں نے عبداللہ بن عباس رضی اللہ عنہما سے سنا وہ یوں قرآت کر رہے تھے «وعلى الذين يطوقونه فدية طَعام مسكين» ( تفعیل سے ) «فدية طَعام مسكين» ۔“ ابن عباس رضی اللہ عنہما نے کہا کہ یہ آیت منسوخ نہیں ہے۔ اس سے مراد بہت بوڑھا مرد یا بہت بوڑھی عورت ہے۔ جو روزے کی طاقت نہ رکھتی ہو، انہیں چاہئیے کہ ہر روزہ کے بدلے ایک مسکین کو کھانا کھلا دیں۔